YAŞAM

Salgın döneminde izolasyon ve yalnızlıkla başa çıkmanın ipuçları.

California State University Sacramento İşletme Fakültesi ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Özçelik, salgın döneminde insanların yalnızlıkla nasıl başa çıkabileceklerine dair önemli tavsiyeler verdi. İş hayatında insanların duygu ve davranışı üzerine uzmanlaşan Özçelik ‘’Bu dönemde birçok insan kendini mutlu hissetmeyebilir. Mutluluk hedefini koymamak lazım. Bunun yerine izolasyon dönemi boyunca sevgi, şefkat gibi duygular vasıtasıyla insanlarla iletişimde kalmak öncelikli olmalı’’ dedi.

Yalnızlık üzerine uzman bir araştırmacı gözüyle içinde bulunduğumuz dönemi değerlendiren Prof. Dr. Hakan Özçelik, izolasyon, kriz yönetimi ve duygusal mekanizmalar gibi konularda fikirsel haritalara ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr.  Özçelik yaşanılan bu izolasyon döneminde “kendi başınalık”, ‘’izolasyon’’, ‘’yalnızlık ve itilmişlik’’ kavramlarının farklı anlamları olduğuna ve karıştırılmaması gerektiğine ifade etti.  Prof. Dr. Hakan Özçelik’in tavsiyeleri şöyle;

‘’Kendi başınalık, keyif alınan bir duygu durumu. Sonrasında izolasyon kavramı geliyor, izolasyonda sadece fiziksel anlamda diğer insanlardan ayrılmış durumdasınız. Ancak izolasyon kavramı uzun süre devam ettiğinde davranışlar bozulabiliyor, algılar değişebiliyor. Bu da bizi yalnızlığa götürebiliyor. Biz şu an izolasyon dönemindeyiz. Ancak yalnızlık, yıllardır ABD’de ve İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede ciddi bir problem. Bu bakımdan izolasyon döneminde yalnızlıkla mücadele etme becerisini geliştirmeliyiz. İçinde yaşadığımız kriz durumundan kaynaklı olarak bazen yalnız hissetmeye başlayabiliriz. O zaman derhal gerekli önlemleri alıp bir önceki duygusal durum olan izolasyona dönmek gerekiyor. Bu dönemde birçok insan kendini mutlu hissetmeyebilir. Mutluluk hedefini koymamak lazım. Bunun yerine izolasyon dönemi boyunca sevgi, şefkat gibi duygular vasıtasıyla insanlarla iletişimde kalmak öncelikli olmalı. Şu an “Toplumsal Ani Kurumsal İzolasyon” içerisindeyiz. Uzaktan çalışma ile beraber çalıştığımız kurumlardan izole olmuş durumdayız ve bu çok ani biçimde gerçekleşti. Anilik durumu tüm algılarımızı değiştirse de toplumsal adaptasyon hızlı şekilde sağlandı. Adaptasyonla birlikte değişen alışkanlıklarımızın sürdürülmesi konusunda ısrarcı bir tutum sergilememek lazım. Örneğin, teknoloji sayesinde insanlar birbirleriyle iletişime geçebiliyor, ancak bu iletişim insanların ihtiyaçlarının ufak bir parçasını oluşturuyor ve yüz yüze iletişimin yerini tutmuyor. Teknoloji şu an bizi kuşatmış durumda; bir miktar teslim olacağız. Normal yaşantılarımıza döndüğümüzde teknolojiyi kullanış biçimlerimizden dersler çıkarmak isteyebiliriz’’.