FARKINDALIKSAĞLIKSTKTOPLUM SAĞLIĞIUZMANLIK DERNEKLERİ

Pandemi korkusu geciktiriyor!

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Birol Özer, Dünya Hepatit Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Hepatit B’nin kronik hepatit, karaciğer sirozu ve karaciğer kanserine neden olan bir virüs olduğunu belirtti.

PANDEMİ KORKUSU KOLON KANSERİNDE GECİKMEYE YOL AÇIYOR

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Birol Özer, kolon kanserinin erkeklerde ve kadınlarda en sık görülen üçüncü kanser türü olduğunu bildirerek, pandemi korkusu nedeniyle kolon kanserinde erken tanıda gecikmelerin olduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Birol Özer, “Kolorektal (Kolon) Kanseri Farkındalık Ayı” dolayısıyla yaptığı açıklamada, kolon kanserinin kalın bağırsak iç yüzeyinden gelişen ve yaşamı tehdit eden bir hastalık olduğunu belirtti. Kanser taramalarının en önemli basamaklarından birinin farkındalık çalışmaları olduğunu belirten Özer, “Mart ayı Kolorektal (Kolon) Kanser Farkındalık Ayı olarak tüm dünyada ve ülkemizde kabul görmüş ve çeşitli etkinliklerle farkındalık oluşturulmaya çalışılan bir aydır.” dedi.

Dünyada 2020 yılında 19 milyon yeni kanser tanısı ve 10 milyon kansere bağlı ölüm gerçekleştiğini belirten Özer, “Bunların 2 milyonu kolon kanserive 900 bin ölüm de kolon kanserine bağlıdır. 2035 yılında 2,5 milyon yeni vakanın tanı alacağı tahmin ediliyor.  Ancak son yıllarda özellikle sol taraf ve rektumda 50 yaş altında artış görülmektedir. Bunun nedeni olarak da 90 yıllarda giderek artan obezite ve batı tipi diyet alışkanlığının yaygınlaşması gösterilmektedir. Kolon kanseri erkeklerde ve kadınlarda 3. en sık kanser türüdür. Vakaların yaklaşık 1/3’ü rektumda yer alır. Ülkemizde 2020 yılında 233 bin yeni kanser tanısı, 126 bin kansere bağlı ölüm bildirilmiştir. Kolon kanserinde ise 21 bin yeni yanı, 10 bin ölüm meydana gelmiştir” diye belirtti.

PANDEMİ NEDENİYLE KOLON KANSERİ TANILARI GECİKİYOR

Özer, bir yılı aşkın süredir Türkiye’yi de etkileyen yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanma endişesiyle hastaneye gitmeye çekinilmesi nedeniyle tarama programlarının aksatılmasının ve belirtilerin görmezden gelinmesinin, kolon kanserinde erken tanı şansını engellediğine dikkati çekti.

ABD’de Kovid-19 salgını nedeniyle taramanın 6 ay ötelenmesinin, 2 bin 800 kolon kanserinin ve 22 bin yüksek dereceli kanser öncesi oluşumun geç tanı almasına neden olacağının tahmin edildiğine dikkati çeken Özer, bu gecikmenin 6 aylık ölümde de yüzde 6,5 artışa neden olacağının öngörüldüğünü vurguladı. 

KOLON KANSERİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ NELER?

Kolon kanserinin Avustralya, Yeni Zelenda, Avrupa, Kuzey Amerika’da en sık, Afrika ve Güneydoğu Asya’da ise en az görüldüğünü belirten Prof. Dr. Özer, risk faktörlerini şöyle sıraladı: “Ortalama risk altındaki bireylerde yaşam boyu kolon kanseri riski yüzde 4 olup, erkeklerde risk kadınlara göre yüzde 25 daha fazladır. Genetik yatkınlık, yaş, kolon kanseri kişisel ve aile öyküsü, inflamatuar bağırsak hastalığı, karın bölgesine ışın tedavisi temel risk faktörleridir. Fiziksel aktivite azlığı, sağlıksız beslenme, sigara, diyabet, obezite yanı sıra düşük sosyoekonomik durum da riski artıran sebeplerdir. Erken yetişkin ve orta yaşta kilo alımında risk 1,23 kat artar. İleri yaşta kilo alımında 1,15 kat artar. Kırmızı ve işlenmiş et riski artırabilir ancak dengeli beslenme içinde haftada 1, 2 kez tüketimi kabul edilebilir. Sebze, kepekli buğday, folat içeren gıdalar ve az kalori alınmalı, aşırı alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.”

Özer, kolon kanserinin önlenebilir kanserlerin başında geldiğine, ölümlerin son yıllarda tarama programları, erken tanı ve etkili tedavi ile azalma eğiliminde olduğuna dikkati çekerek, “Sporadik (rastlantısal) kolon kanserlerinin yüzde 70’i adenomatöz polip (bağırsak içinde gelişen et benleri), yüzde 30’u sesil serrated lezyonlardan gelişiyor. Endoskopik olarak erken saptanıp çıkarılması kanseri ve ölümleri azaltıyor. Kolonoskopi kanser görülme sıklığını yüzde 69, ölümleri yüzde 68 azaltır” değerlendirmesini yaptı.

KOLON KANSERİ ÖNLENEBİLİR BİR KANSER TÜRÜDÜR

Kolon kanseri önlenebilir kanserlerin başında geldiğine dikkat çeken Özer, şöyle devam etti: “Ölümler son yıllarda tarama programları, erken tanı ve etkili tedavi ile azalma eğilimindedir. Sporadik (rastlantısal) kolon kanserlerinin %70’i adenomatöz polip (barsak içinde gelişen et benleri), %30’usesilserrated lezyonlardan gelişiyor. Endoskopik olarak erken saptanıp çıkarılması kanseri ve ölümleri azaltıyor. Kolonoskopi kanser görülme sıklığını %69, ölümleri %68 azaltır. Kolonoskopi ucu kameralı bir cihaz ile kalın barsaklarının içinin direk görüntülenmesi işlemidir. Kolonoskopide en önemli risklerden; kanama riski 8/10000, barsak delinmesi 4/10000 hastada görülür. Ancak bu istenmeyen durumlarda endoskopik olarak tedavi edilebilir. Kolonoskopisi normal olan hastada sonradan kolon kanseri tespit edilme oranı 1/3174 hastadır.”

KOLON KANSERİ TARAMASI 50-75 YAŞ ARASINDA YAPILMALIDIR

Kolon kanseri taramasının 50-75 yaş arasında yapılması gerektiğini belirten Özer, “Kolonoskopide polip saptanıp polipektomi (polipin çıkarılması) yapılanlarda bunun faydası 7-8 yıl sonra ortaya çıkacağı için yaşam beklenti oranı 75 yaş üstünde azaldığından taramanın faydası sınırlı kalabilir. Ayrıca yaşlı bireyler tarama ile ilişkili risklere (Hazırlık tetkikleri, kan sulandırıcı ilaç kullanımı, kanamaya meyil gibi nedenlerle) daha duyarlıdır. Ancak bu kural kesin olmayıp bireyin sağlık durumuna göre tarama yapılabilir. Fakat 86 yaş üstünde yaşam beklentisi azaldığı için tarama önerilmez. Ailede kolon kanseri öyküsü var ise 40 yaşında ya da birinci derece akrabada ortaya çıkan yaştan 10 yaş öncesinde kolonoskopi yapılmalıdır. Ailede kolon kanseri öyküsü olanlarda risk normal popülasyona göre 2 kat artar. Genç yaş grubunda bu risk daha belirgindir. Bu nedenle ailede kolon kanseri öyküsü olanlarda beş yılda bir kontrol kolonoskopi yapılmalıdır. Ortalama riske sahip bireylerde dışkıda kan testi yılda bir, kolonoskopi 10 yılda bir defa yapılmalıdır” dedi

Kolon kanseri gelişimini önlemede bugün için etkinliği ispatlanmış bir ilaç olmadığını söyleyen Özer, “Ancak 50 yaş üstü bireylerde kardiyovasküler hastalık gelişim riski de var ise 10 yıldan uzun süreli aspirin kullanımı faydalı olabilir” diye belirtti.

 

 

Yorum yaz