FARKINDALIKSAĞLIKSTKTOPLUM SAĞLIĞI

Hedefe yönelik tedavilerle kontrol altına alınabilir!

Böbrek kanseri, batılı ülkelerde en sık görülen ilk 10 kanser içinde. Türkiye’de ise görülme ve ölüm sıklığı içinde 15. sırada.

Böbrek kanserlerinin bazı türleri her tedaviye cevap vermiyor!

Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımladığı verilere göre 2018 yılında tüm dünyada yıllık 403.000 yeni vaka görülürken, 2040 yılında bu sayı yaklaşık 650.000 yeni vaka olarak beklenmektedir. Ülkemizde görülme sıklığı 100.000 kişide 4-6’dır ve 2018 yılında yıllık 4278 yeni vaka tespit edilirken, bu sayının 2040 yılında yaklaşık 7831 olması beklenmektedir. Türk Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İsa Özbey, böbrek kanseri hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Böbrek kanseri, batılı ülkelerde en sık görülen ilk 10 kanser içinde. Türkiye’de ise görülme (tüm kanserler içinde %2.2) ve ölüm (tüm kanserler içinde %1.6) sıklığı içinde 15. sırada. Yaşlı insanlarda daha fazla ve erkeklerde iki kat daha fazla gözükmekte. Obezite ve sigara kullanımı, öne çıkan böbrek kanseri sebepleridir. Böbrek kanserleri genelde 45-85 yaş arasında görülebilir, ancak en sık teşhis edildiği dilim 60-70 yaş aralığıdır.

Böbrek kanseri başlangıçta sıklıkla herhangi bir belirtiye neden olmaz

Türk Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İsa Özbey: “Böbrek kanserlerinin risk faktörleri sıklık sırasına göre tütün kullanımı, ileri yaş ve erkek cinsiyet, yüksek kalorili diyet ve kızartma türü yiyecekler, aşırı kilo, tansiyon yüksekliği, diyalize giren hastalar, tüm organ nakilleri, bazı kimyasallara (kadmiyum, arsenik, trikloretilen) maruz kalma, genetik risk faktörleri (von Hippel-Lindau Sendromu, Birth-Hugh Dube Sendromu vb.) ve radyasyon maruziyeti olarak özetlenebilir” dedi.

Böbrek kanseri başlangıçta sıklıkla herhangi bir belirtiye neden olmaz diyen Prof. Dr. İsa Özbey sözlerini şöyle sürdürdü: “Çoğu zaman tümör yayıldıktan sonra, idrarda kan (hematüri) görülmesi, nedensiz gelişen bel ağrısı, karında şişlik, halsizlik, iştah kaybı, nedensiz kilo kaybı, nedensiz ve devam eden ateş, kansızlık (anemi), yüksek tansiyon gibi çeşitli belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın tanısını koymak için fizik muayene ile ele gelen kitle değerlendirilir, kan ve idrar testleri yapılır. Görüntüleme yöntemleri (bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, ultrasonografi, intravenöz piyelogram, intravenöz ürografi) böbrekler ve etrafındaki tüm yapıların incelenmesini ve yayılımın tespit edilmesini sağlar. MR anjiyografi ile böbrek içi damarlarının anatomisi ortaya konur. Böbrek tümörlerinin bazıları tamamen böbrek içinde büyürler. Bu hastalarda MR anjiyografi, böbrek tümörünü besleyen damarları haritalandırarak cerrahi planlamasına yarar sağlar. Tüm vücut kemik sintigrafisi, kemiklere yayılımın değerlendirilmesi amacı ile yapılır. Nadiren bazı durumlarda iğne biyopsisi ile görüntülemede kanser riski taşıyan vakalarda patolojik değerlendirme yapılarak tedavi planlanır. Pozitron Emisyon Tomografi (PET) teşhisteki etkinliği diğer kanserlere göre çok azdır.”

Böbrek kanserlerinin yaklaşık %90’ı böbrek hücreli kanserlerdir

Böbrek kanserlerinin yaklaşık %90’ı böbrek hücreli kanserlerdir. Böbrek hücreli kanserlerin de en sık görülen şekli berrak hücreli kanserlerdir, daha az sıklıkla papiller tip böbrek hücreli kanser ve kromofob hücreli kanserler görülür diyen Prof. Dr. İsa Özbey: “Hastalık tespit edildiğinde ileri evrede değilse ürolog tarafından genellikle kitlenin veya böbreğin cerrahi olarak çıkarılması ve sonrasında düzenli takip ile hastanın izleminin yapılması yeterli olacaktır. Ek hastalıklar nedeniyle cerrahi tedavi uygulanamıyorsa, uygun boyut ve yerdeki kitlelerde çeşitli şekillerde çok yüksek veya çok düşük derecelerde ısı kullanılarak kitlenin etkisiz hale getirilmesi (ablasyon) yöntemleri veya kitleyi besleyen damarların anjiyografik olarak tıkanması (embolizasyon) uygulanır. İleri evre hastalıklarda, hastalık yayılmış olsa bile, böbreğin çıkarılması hastanın ağrı, kanama gibi şikayetlerini azaltır ve yaşam süresini uzatabilir” dedi.

Böbrek kanserinde de düzenli tarama çok önemli

Prof. Dr. İsa Özbey: “Hiçbir cerrahi tedavi şansı bulunmayan böbrek hücreli kanserli hastalar, kemoterapi ve radyoterapiden fayda görmezler. Ancak son yıllarda uygulamaya giren hedefe yönelik ve birlikte kullanılan bağışıklık sistemini kuvvetlendirici tedavilerle belirli oranda hastalık kontrol altına alınmaktadır. Uygun tedaviden sonra hastaların takipleri, doktorunun belirleyeceği zaman aralıkları ile alınan kan tahlilleri ve karın (ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi veya MR) ve akciğer (röntgen veya tomografi) görüntülemeleri ile yapılır. Böbrek kanserleri yavaş büyürler ve genellikle belirti vermezler, bu nedenle hastalığın erken tanı ve tedavi şansını kaçırmamak için, ancak ileri evrede vereceği belirtileri beklemeden düzenli aralıklarla (en geç yılda bir kez) mutlaka ayrıntılı sağlık kontrolleri yaptırılmalı ve eğer tesadüfen de olsa böbrek kanseri tanısı konulduysa mutlaka bir üroloji uzmanına başvurulmalıdır” dedi.

Yorum yaz