FİKİR LİDERLERİ DERGİSİİLAÇ ENDÜSTRİSİÖNE ÇIKANLAR

Novartis Türkiye Politika, Pazara Erişim ve Sağlık Çözümleri

Fikir Liderleri Dergisi’nin yeni sayısında “Pazara Erişim ve Ruhsatlandırma” özel dosyasına konuk olan Novartis Türkiye Politika, Pazara Erişim ve Sağlık Çözümleri Direktörü Doruk Arbay ile Novartis’in bu alandaki çalışmalarını konuştuk. 
Fikir Liderleri Dergisi’nin yeni sayısında “Pazara Erişim ve Ruhsatlandırma” özel dosyasına konuk olan Novartis Türkiye Politika, Pazara Erişim ve Sağlık Çözümleri Direktörü Doruk Arbay ile Novartis’in bu alandaki çalışmalarını konuştuk. 

 

“Yenilikçi tedavilere daha erken ve sürdürülebilir erişim, ortak çaba ile mümkün. Novartis Türkiye olarak temel amacımız, Türkiye’de hastaların, daha hızlı ve sürdürülebilir şekilde yenilikçi tedavilere erişimini sağlamaktır.”

Pazara Erişim
Novartis Türkiye

Doruk Arbay
Novartis Türkiye Politika, Pazara Erişim ve Sağlık Çözümleri Direktörü


SAĞLIK, BİREYLERİN OLDUĞU KADAR TOPLUMLARIN DA GELECEĞİNİ ETKİLEYEN SOSYAL BİR KONUDUR. SAĞLIĞA YAPILAN HER YATIRIM HEM İNSANİ HEM DE EKONOMİK KALKINMA İÇİN STRATEJİK BİR KALDIRAÇ NİTELİĞİNDE. BU DÖNÜŞÜMÜN SAĞLANABİLMESİ İÇİN KAMU-ÖZEL SEKTÖR İŞ BİRLİĞİ, ŞEFFAF DİYALOG VE BİRLİKTE ÇÖZÜM ÜRETME YAKLAŞIMININ GÜÇLENMESİ GEREKİYOR. YENİLİKÇİ TEDAVİLERE ERİŞİMİ HIZLANDIRMAK, SADECE SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN DEĞİL, TÜRKİYE’NİN UZUN VADELİ EKONOMİK VE SOSYAL GELİŞİMİ İÇİN DE STRATEJİK BİR ÖNCELİK OLMALI.

 

F. L: Sizi tanıyabilir miyiz? Profesyonel kariyerinizden ve ilgi alanlarınızdan bahseder misiniz?
DORUK ARBAY: Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Bentley College’da iş idaresi ve kamu yönetimi eğitimimi tamamladım. Kariyerim boyunca finans, teknoloji, hızlı tüketim ve sağlık gibi farklı sektörlerde, 25 yılı aşkın süredir kamu politikaları, regülasyon ve strateji geliştirme alanlarında çalıştım. Türkiye, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve global pazarlarda üstlendiğim görevlerde, çok paydaşlı bir ekosistemde çözüm üretmenin ve iş birliği geliştirmenin gücünü gördüm. Bugün, Novartis Türkiye Politika, Pazara Erişim ve Sağlık Çözümleri Direktörü olarak çalışıyorum. Beni en çok motive eden, hastaların ve sağlık ekosisteminin, ihtiyaç duyduğu çözümlere daha hızlı ve sürdürülebilir şekilde ulaşabilmesini sağlayan bir alanda çalışıyor olmak.

Direktörlüğünüzün amacını ve faaliyet alanlarını anlatır mısınız? Organizasyonun tümüne baktığımızda direktörlüğünüz için nasıl bir hareket alanı söz konusu? Direktörlüğünüzün Novartis’te ulusal ve global fonksiyonları neler? Pozisyonunuz size hangi sorumlulukları yüklüyor? Global amacımız, insanların yaşam kalitesini artıracak ve yaşam sürelerini uzatacak yeni yollar keşfetmektir. Novartis olarak, dünya genelinde karşılanmamış tedavi ihtiyaçlarının yüksek olduğu alanlara odaklanıyoruz.

2024 IQVIA Türkiye İlaç Sektörü Raporu’nda da belirtildiği üzere, bir ilacın geliştirilme süreci 5.000 ila 10.000 aday molekülle başlayıp, sürecin tamamlanması 15 yılı bulabilen uzun ve zorlu bir yolculuktur. Yeni bir ilacın geliştirilmesinin ortalama maliyeti ise yaklaşık 2,6 milyar dolar olarak ifade edilmektedir.

Yenilikçi tedavilere daha erken ve sürdürülebilir erişimin ancak ortak çaba ile mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu anlayışla, Novartis Türkiye Politika, Pazara Erişim ve Sağlık Çözümleri Direktörlüğü olarak temel amacımız, Türkiye’de hastaların, daha hızlı ve sürdürülebilir şekilde yenilikçi tedavilere erişimini sağlamaktır.

Biz sadece fiyat ve geri ödeme süreçlerini yöneten bir ekip değiliz. Amacımız, hastaların yolculuğunu kliniğin ötesine taşıyan ve sağlık sisteminin tamamına değer katan bir etki yaratmak. Tanıdan tedaviye, önleyici sağlık hizmetlerinden finansal erişim çözümlerine, hasta ve hasta yakınlarının desteklenmesinden dijital çözümlere, hatta sistemdeki tüm paydaşların -kamu otoriteleri, hekimler, özel sağlık sigortaları, eczaneler, akademi ve sivil toplum kuruluşları- yolculuklarına uzanan geniş bir sorumluluk alanımız var.

Biz, odağına nihai hasta faydasını koyan, fakat bunun ancak sağlık ekosisteminin tüm oyuncularının iyileştirilmesi ve ortak kazanç ile sürdürülebilir olarak gelişebileceğini bilen bir ekibiz. Çünkü bir tedavinin hastaya ulaşması, sadece bir karar veya bir süreçle mümkün olmuyor; ekosistemin her halkasının güçlü ve kendini yeniliyor olması gerekiyor.

Şu anda farklı uzmanlık alanlarına sahip 14 kişilik bir ekibin liderliğini yapıyorum. Farklı bakış açıları, yetkinlikler ve güçlü yönlere sahip bir ekiple çalışmak büyük bir zenginlik. Biz, masa başında planlarımızı yapıyoruz ama asıl gelişimi ve faydayı, sahada paydaşlarımızla birlikte düşünmek; birlikte öğrenme ve çözüm üretme kültürünü önceliklendirmek olarak görüyoruz.

Novartis’in kurum kültüründe, “ben değil biz” diyerek konulara yaklaşmak, değişimi kucaklamak ve cesur olmak öne çıkıyor. Bizim de sınırları zorlamaktan, büyük düşünmekten ve harekete geçmekten çekinmeyen bir ekip kültürümüz var.

Geçmişte ilaç sektöründe süreçler bayrak yarışına benzetilirmiş; klinik araştırmalardan ruhsatlandırmaya, pazara erişime ve en son pazarlamaya kadar her fonksiyon sırayla bir sonraki adıma sorumluluğu devredermiş. Son yıllarda bu anlayışın değiştiğini, daha doğrusu değişmek zorunda kaldığını ve fonksiyonların iç içe geçtiği, birlikte yürüyen bir dinamizm içinde çalıştığını gözlemliyorum. Biz Novartis’te bu vizyonla çalışıyor; sektörde başka örneği olmayan, “böyle bir rolün adı ne olmalı?” diye tartıştığımız yeni roller yaratıyor, klasik sınırları aşmaya ve erişim ekibini tüm tecrübesiyle farklı fonksiyonları besleyen ve onlardan beslenen bir yapı haline getirmeye çalışıyoruz.

Global ekiplerle yakın iş birliği içindeyiz. Dünyanın farklı ülkelerinde geliştirilen iyi uygulamaları takip ediyor, Türkiye’nin ihtiyaç ve gerçeklerine göre özelleştiriyoruz. Her ülkenin dinamikleri farklı; bizim en büyük sorumluluğumuz, global bilgi ve kaynakları Türkiye’nin gerçekleriyle buluşturmak ve sahadaki ihtiyaçlara uygun çözümler geliştirmek.

Pozisyonum bana sadece bir departmanı yönetmek değil, aynı zamanda Türkiye sağlık sisteminin gelişimine katkı sağlayan bir çözüm ortağı olarak hareket etme sorumluluğunu yüklüyor. Türkiye’de yenilikçi tedavilere erişimin önündeki engelleri kaldırmak, sağlık sisteminin daha hızlı, daha esnek ve daha çözüm odaklı bir yapıya kavuşmasına katkı sağlamak için mesaimizi harcıyoruz.

 


AMACIMIZ, HASTALARIN YOLCULUĞUNU KLİNİĞİN ÖTESİNE TAŞIYAN VE SAĞLIK SİSTEMİNİN TAMAMINA DEĞER KATAN BİR ETKİ YARATMAK. TANIDAN TEDAVİYE, ÖNLEYİCİ SAĞLIK HİZMETLERİNDEN FİNANSAL ERİŞİM ÇÖZÜMLERİNE, HASTA VE HASTA YAKINLARININ DESTEKLENMESİNDEN DİJİTAL ÇÖZÜMLERE, HATTA KAMU OTORİTELERİ, HEKİMLER, ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARI, ECZANELER, AKADEMİ VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞTA OLMAK ÜZERE SİSTEMDEKİ TÜM PAYDAŞLARIN YOLCULUKLARINA UZANAN GENİŞ BİR SORUMLULUK ALANIMIZ VAR.

İlaçların pazara erişim süreçleri açısından ülkemizdeki durumu dünya ile nasıl kıyaslarsınız? Devlet ilişkileri açısından neler söylersiniz? Pazara erişim ve devlet ilişkileri yönetiminde gelecekle ilgili öngörüleriniz neler? Türkiye, güçlü bir sosyal güvenlik sistemi ve yaygın sağlık hizmetleri altyapısıyla önemli avantajlara sahip bir ülke. Ancak yenilikçi tedavilere erişim konusunda, süreçlerin daha hızlı ve öngörülebilir bir yapıya kavuşması gerekiyor. Çünkü bir hastanın tedaviye zamanında ulaşabilmesi, hayati bir önem taşıyor.

Türkiye’nin yenilikçi tedavilere erişimde dünya sıralamasında en üst basamaklarda yer alan bir ülke olması gerektiğine inanıyoruz. Bu, sadece bir hedef değil, ülkemizin sahip olduğu sağlık sistemi, insan kaynağı ve altyapı potansiyeliyle mümkün olabileceğine inandığımız bir gerçeklik.

Diğer tüm sektörlerden farklı olarak, biz müşterisi olmayan bir sektörüz; bizim iş ortaklarımız ve paydaşlarımız var ve hepimizin önceliğinde birlikte hayatına dokunduğumuz hastalar, iyileştirdiğimiz toplum yer alıyor. Kamu otoriteleri de bizim en kritik ortağımız. Sağlık, bireylerin olduğu kadar toplumların da geleceğini etkileyen bir sosyal konudur. Türkiye, sosyal devlet anlayışıyla bu sorumluluğu sahiplenmiş bir ülke. Ülkemiz sağlıkta dünyaya örnek olabilecek bir sosyal program yürütüyor. Biz de bu sorumluluğu paylaşmak ve sağlık sisteminin güçlenmesi için paydaşlarımızla birlikte çalışmak gerektiğine inanıyoruz. Hastalara daha hızlı ve sürdürülebilir erişim sağlamak ancak kamu-özel sektör arasındaki iş birliğinin güçlenmesiyle mümkün.

Önümüzdeki dönemde en önemli gereklilik, öngörülebilirlik ilkesinin sistemin temel taşı haline gelmesidir. Sadece bugünü değil, orta ve uzun vadeyi planlayabileceğimiz, yenilikçi tedavilerin zamanında erişimini mümkün kılacak bir yapı için birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu süreci sadece bir talep olarak değil, ortak bir sorumluluk olarak görüyoruz.

Ülkemizin yenilikçi tedavilere ve sağlık alanına yaptığı yatırımlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Her yatırımın etkisi, vizyonu ve uzun vadeli faydasıyla ölçülür. Sağlığa yapılan yatırımlar ise, doğrudan insan hayatına dokunduğu için benzersiz bir öneme sahip. Ancak burada bir ayrım yapmak gerekiyor: Altyapıya ve genel hizmetlere yapılan yatırımlar kadar, yenilikçi tedavilere ve ileri teknoloji çözümlere erişim için yapılan yatırımlar da sağlık sisteminin gelişmesi ve sürdürülebilirliği açısından kritik önemdedir.

Sağlığa ve yenilikçi tedavilere yapılan yatırımlar, sadece bugünün değil, geleceğin de refahını şekillendiriyor. Örneğin, Türkiye’de ortalama yaşam süresi 1950’de 39 yıl iken bugün 79 yıla yükseldi. Bu ilerlemede ilaçlar, aşılar ve tıbbi yeniliklerin katkısı yadsınamaz. Üstelik bu gelişimin yalnızca bireysel değil, makroekonomik bir boyutu da var.

McKinsey Health Institute tarafından yapılan bir çalışmaya göre, bugün sağlığa ve sağlıkta inovasyona yapılacak yatırımlar, 2040 yılına kadar Türkiye ekonomisine 148 milyar dolarlık katkı sağlayabilir. Aynı çalışmada, her 1 euroluk yenilikçi ilaç yatırımının yaklaşık 4 euroluk ekonomik getiri sağladığı belirtiliyor. Bu çarpan etkisi, özellikle kardiyovasküler hastalıklar ve onkoloji gibi yüksek hastalık yükü taşıyan alanlarda daha da artıyor ve yenilikçi ilaçların ekonomik faydası toplam kamu ilaç harcamasının 1,5 katı seviyelerine ulaşabiliyor. Bu nedenle, sağlığa yapılan her yatırım hem insani hem de ekonomik kalkınma için stratejik bir kaldıraç niteliğinde. Bu dönüşümün sağlanabilmesi için kamu-özel sektör iş birliği, şeffaf diyalog ve birlikte çözüm üretme yaklaşımının güçlenmesi gerekiyor. Yenilikçi tedavilere erişimi hızlandırmak, sadece sağlık sektörü için değil, Türkiye’nin uzun vadeli ekonomik ve sosyal gelişimi için de stratejik bir öncelik olmalı. Biz de bu sürecin bir parçası olarak, öneriler geliştiriyor ve ilgili paydaşlarımızla paylaşıyoruz.

İnovatif ilaçlara erişim konusunda tüm paydaşlarla ve otorite ile ne gibi iş birlikleri kurulabilir? Hedefimiz, Türkiye’de inovatif ilaçlara daha hızlı, daha geniş ve daha sürdürülebilir erişimi mümkün kılmak. Bu, sadece bir sektöre değil, tüm sağlık ekosistemine düşen bir sorumluluktur. Erişimi hızlandırmak için elimizde güçlü bir temel var, ancak bunu daha da ileri taşıyabilmek için tüm paydaşlar arasında daha yakın iş birliği kurulması, birlikte öğrenme ve ortak çözüm üretme yaklaşımının güçlenmesi gerekiyor.

Örneğin özel sağlık sigortaları, bu iş birliğinin kritik bir parçası olabilir. Daha hızlı hareket edebilme kapasiteleri sayesinde, yenilikçi tedaviler için yeni finansman modellerinin uygulanabileceği pilot alanlar oluşturabilirler. Bu pilot uygulamalarda elde edilen yerel deneyimler ve gerçek yaşam verileri, yalnızca bir sayı değil, aynı zamanda çok değerli bir kanıt setidir. Bu veriyi kamu otoriteleriyle paylaşarak, daha geniş kitleler için erişimi mümkün kılacak yeni çözümler geliştirebiliriz.

Gerçek yaşam verileri ve yerel deneyimler, sağlık politikalarının şekillenmesinde kritik araçlar. Mevzuat altyapısında ve süreç tasarımlarında daha esnek, daha hızlı ve bilimsel kanıta dayalı bir yaklaşım geliştirilmesi, erişim hızını artırmak için büyük fırsat sunuyor. Aynı zamanda, öngörülebilirliği artırmak, karar alma süreçlerini daha şeffaf ve güvenilir kılmak için de hep birlikte çalışmamız gereken bir alan. Sonuç olarak, Türkiye’de inovatif tedavilere erişim sürecini güçlendirmek; sadece bir sektörün değil, bir ülkenin ortak sorumluluğu. Hastaların inovatif tedavilere daha hızlı erişebilmesi için birlikte çözüm üretmek ve sistemi güçlendirmek üzere kararlılıkla çalışıyoruz.


ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE EN ÖNEMLİ GEREKLİLİK, ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK İLKESİNİN SİSTEMİN TEMEL TAŞI HALİNE GELMESİDİR. SADECE BUGÜNÜ DEĞİL, ORTA VE UZUN VADEYİ PLANLAYABİLECEĞİMİZ, YENİLİKÇİ TEDAVİLERİN ZAMANINDA ERİŞİMİNİ MÜMKÜN KILACAK BİR YAPI İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR. BU SÜRECİ SADECE BİR TALEP OLARAK DEĞİL; ORTAK BİR SORUMLULUK OLARAK GÖRÜYORUZ.

 

Geleceğe dair sizi heyecanlandıran bir gelişmeyi, projeyi paylaşır mısınız? Sağlık sisteminde inovasyonun değeri ile fiyatının ayrışmaya başladığı bir döneme gireceğimizi düşünüyoruz. Artık “Bir ilaca bir fiyat belirleyelim ve bir daha dönüp bakmayalım” anlayışının geride kalacağını, ödeyici kurumların da bir tedavinin gerçek değerini nasıl tespit edebileceklerine dair daha fazla düşünmeye ve çözüm aramaya başlayacağını düşünüyoruz.

Bu değişim, yenilikçi, değer bazlı ödeme modellerine olan ihtiyacı daha da artırıyor. Çünkü yepyeni teknolojilerle tedavi pozolojileri değişiyor, gen tedavileri gibi bir defalık uygulamalar veya yılda birkaç kez yapılan tedaviler ön plana çıkıyor. Sağlık sisteminin buna uyum sağlayabilmesi için, ödeme modellerinin de geleneksel yapıdan çıkarak daha esnek, daha yaratıcı ve daha değer odaklı bir yapıya evrilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin bu alanda öncü modeller geliştirebilecek bir ülke olduğuna inanıyorum. Değişen ihtiyaçları anlamak, yeni sorular sormak ve bu sorulara cesur, yaratıcı ve birlikte sahiplenilen yanıtlar bulmak için tüm paydaşlarla birlikte çalışmak en büyük fırsatımız.

Varsa eklemek istediklerinizi duymak isteriz. Türkiye’nin sağlık alanındaki potansiyeline, insan kaynağına ve altyapısına yürekten inanıyorum. Hepimizin ortak amacı, hastalara daha hızlı ve sürdürülebilir şekilde erişim sağlamak. Bunu başarmak için yalnızca var olanı uygulamak değil, yeni yollar açmak, birlikte öğrenmek ve çözüm üretmek zorundayız.

Bu bir yolculuk ve bu yolculukta her paydaşın katkısı kıymetli. Türkiye, sadece sağlık hizmet sunumunda değil, aynı zamanda yenilikçi çözümlerin geliştirildiği ve test edildiği bir merkez haline gelebilir. Uluslararası yenilikçi ilaç firmalarının en büyük yatırımı olan klinik araştırmalar ve Ar-Ge harcamaları her yıl 200 milyar doları aşıyor. Türkiye, yenilikçi ilaca erişimi güçlendirerek bu yatırımlardan daha fazla pay alabilir; bölgesel çekim merkezi haline gelebilir. Biz de Novartis Türkiye olarak, bu sorumluluğu taşıyor ve Türkiye’nin sağlık sistemini daha güçlü, daha hızlı ve daha kapsayıcı bir yapıya dönüştürmek için var gücümüzle çalışıyoruz. ⭐️

Comment here