BİR KONU BİR KONUKFİKİR LİDERLERİ DERGİSİİNSAN KAYNAKLARIKİŞİSEL GELİŞİMÖNE ÇIKANLARYAŞAM

Derin demokrasi ile ailede güç dinamikleri

BrighteneD Coaching, Mentoring and Consultancy Kurucusu, PCC, CPCC, Team Coach Berrin Demirezer, Fikir Liderleri Dergisi okurları için yazdı: "Küçük Topluluk, Büyük Dönüşüm: Derin Demokrasi ile Ailede Güç Dinamiklerini Yeniden Düşünmek'"
BrighteneD Coaching, Mentoring and Consultancy Kurucusu, PCC, CPCC, Team Coach Berrin Demirezer, Fikir Liderleri Dergisi okurları için yazdı: “Küçük Topluluk, Büyük Dönüşüm: Derin Demokrasi ile Ailede Güç Dinamiklerini Yeniden Düşünmek!”

 

Teoride aile, içinde her bireyin kendini eşit düzeyde ifade edebildiği, duyguların bastırılmadan dile gelebildiği bir ortamken, pratikte bu uygulanması ve ulaşılması zor bir hedefe dönüşebilir.

 

Derin Demokrasi
Ailede Güç Dinamikleri

Berrin Demirezer
PCC, CPCC, Team Coach
BrighteneD Coaching, Mentoring and Consultancy Kurucusu

 


Derin demokrasi bir farkındalık biçimi önerir. Her bireyin içinde bir “ses” olduğunu ve her grubun içinde “duyulmayan sesler” barındığını kabul eder. Bu sesler ifade edilmedikçe, bastırılan duygu ve düşünceler gölge olarak grup dinamiğini etkilemeye devam eder.

 

Toplumun yapı taşı olarak tanımlanan aile, sadece bir yakınlık ilişkisi değil; aynı zamanda duygusal, sosyal ve psikolojik bir ekosistemdir. Bu ekosistem, tıpkı kurumlar gibi açık ve örtük kurallar, güç dinamikleri ve roller içerir. Ne var ki aile içindeki güç yapıları çoğu zaman sorgulanmadan nesilden nesile aktarılır. Oysa toplumsal değişimin gerçek anlamda sürdürülebilir olabilmesi için, bu en küçük topluluğun içinde de sesini duyuramayanlara kulak vermek gerekir. İşte tam bu noktada “Derin Demokrasi” yaklaşımı devreye girer. Psikolog Arnold Mindell’in öncülüğünde gelişen bu yaklaşım, karar süreçlerinde sadece çoğunluğun değil, azınlığın, hatta duyulmayan seslerin de dahil edilmesini hedefler. Başta büyük topluluklar için geliştirilmiş gibi görünse de “Derin Demokrasi”nin en güçlü etkisi aile gibi mikro topluluklarda ortaya çıkar. Çünkü burada hem duygular hem de roller çok daha iç içedir ve çoğu zaman söz hakkı, yaş ya da konum gibi sebeplerle eşit dağılmaz. Teoride aile, içinde her bireyin kendini eşit düzeyde ifade edebildiği, duyguların bastırılmadan dile gelebildiği bir ortamken, pratikte bu uygulanması ve ulaşılması zor bir hedefe dönüşebilir.

 

Aile İçi İlişkiler

Bir çocuğun kendini “gereğinden fazla uyumlu” göstererek bastırdığı öfke, ilerleyen yaşlarda iletişim sorunlarına dönüşebilir.

Ebeveynlerden biri ilişkide daha sessiz kalmayı tercih ettiğinde, kararlar tek taraflı şekillenebilir.

Ergen bir çocuğun “kendi kimliğini bulma” süreci aile içinde çatışma gibi görülüp bastırıldığında, bağlantı yerine mesafe gelişir, kopuş başlayabilir.

Derin demokrasi bu noktada sadece bir iletişim modeli değil, bir farkındalık biçimi önerir. Her bireyin içinde bir “ses” olduğunu ve her grubun içinde “duyulmayan sesler” barındığını kabul eder. Bu sesler ifade edilmedikçe, bastırılan duygu ve düşünceler gölge olarak grup dinamiğini etkilemeye devam eder.

Aile sevgi, saygı, güven gibi temel ihtiyaç düzeyindeki bireysel değerlerin şekillenmeye başladığı ilk ortamdır.

 

Ailede Derin Demokrasi

Açık ifade ortamını geliştirir
Aile üyeleri duygu ve düşüncelerini, karşı tarafı kırmadan ama kendi varlıklarını da inkâr etmeden ifade etmeye başlar. Korku, öfke, suçluluk gibi “Gölge Duygular” da konuşulabilir hale gelir. Derin demokrasi, “Gizli İfadeler”i ortaya çıkarmak için güvenli bir alan yaratır. Herkesin duyulduğunu hissettiği bir ortamda, güç dinamikleri yeniden şekillenir; yalnızca yaşa, deneyime ya da statüye dayalı değil, duygu ve varoluş temelli bir eşitlik gelişir.

Her bireyin sözü değerlenir
Herkesin düşüncesine kulak verilir. Karar süreçlerine çocukların da dahil edilmesiyle ortaklık gelişir. Yüksek sesi duymak kolaydır, çoğunlukla eforsuzdur. Aile içerisinde mevcut sessizliğin sesini duymak, aile üyelerinin, öncelikle kendi varoluşlarıyla kurdukları bağı, ardından yaşamla kurdukları bağları anlamlandırır. Bu da aidiyet ve güveni artırır.

Gizli çatışmalar yüzeye çıkar
Derin demokrasi, sadece görünen fikir ayrılıklarını değil, bastırılmış, ötelenmiş duygusal çatışmaları da görünür kılar. Böylece gerçek barışma mümkün olur.

Roller esneklik kazanır
Ailede herkesin bir rolü vardır ama bu roller çoğunlukla donuktur. Derin demokrasi sayesinde “Liderlik” gibi roller dönüşümlü olabilir; bir gün çocuk ailesine liderlik edebilir.

İletişimde dönüşüm sağlar
Özellikle ergenlikte ya da yetişkin çocuklarla ebeveynler arasında sık yaşanan sessizlik, çatışma ya da kopukluk, yerini köprü kuran diyaloğa bırakabilir.

Aile içerisinde sesi duyulan, duygularına değer verilen bireyler, iş hayatında açık iletişim, çatışma yönetimi ve empati gibi becerileri daha sağlıklı geliştirebilirler. Kurumsal dünyanın kronikleşen endikasyonları “Görünmeyen Direnişler”, “Duygusal Çekişmeler” ve “Pasif Çatışmalar” yönetilebilir düzeye gelir. Dahası “Aile”de başlayan dönüşüm, zamanla profesyonel hayatın dinamiklerine de yansır.

Derin demokrasi yaklaşımı gerek aile içerisinde gerekse iş hayatında mevcut ortamın doğru değerlendirilmesine yardımcı olur. Her şeye gülerek yaklaşmak kadar önündeki herhangi bir şeyle uğraşıp başını kaldırmadan sallamanın ne anlama geldiğinin duyulmaya ihtiyacı vardır. Ortamda görünmeyen ancak kokusu genzinizi yakacak derecede keskin olan gerilimin ifade edilebilir hale getirilmesi kişileri rahatlatır ve gerilimi yumuşatır.

Ailede başlayan içgörü, önce bireyi, sonra toplumu etkiler. Herkesin sözünün kıymetli olduğu bir ortamın ailede oluşturulması, zamanla toplumun tüm katmanlarında da yankı bulur. Küçük topluluklar büyük dönüşümleri başlatabilir. Yeter ki önce evde duyulmayan sesleri duymaya cesaret edelim. ⭐️

 

Comment here