FİKİR LİDERLERİ DERGİSİİLAÇ ENDÜSTRİSİKLİNİK ÇALIŞMALARÖNE ÇIKANLAR

Novo Nordisk Türkiye Klinik Araştırmalar

Fikir Liderleri Dergisi’nin yeni sayısında “Klinik Araştırmalar” özel dosyasına konuk olan Novo Nordisk Türkiye Kıdemli Klinik, Medikal ve Ruhsatlandırma Direktörü Dr. Ömer Buğra Bahadır ile Novo Nordisk’in bu alandaki çalışmalarını konuştuk. 
Fikir Liderleri Dergisi’nin yeni sayısında “Klinik Araştırmalar” özel dosyasına konuk olan Novo Nordisk Türkiye Kıdemli Klinik, Medikal ve Ruhsatlandırma Direktörü Dr. Ömer Buğra Bahadır ile Novo Nordisk’in bu alandaki çalışmalarını konuştuk. 

 

“Türkiye’nin, Novo Nordisk’in tüm Ar-Ge hattındaki molekülleri içeren klinik araştırmalarına ev sahipliği yapması, bilimsel öncülüğümüzü pekiştirirken hekimlere de geleceğin tedavilerini bugünden deneyimleme fırsatı sunuyor.”

 

Klinik Araştırmalar
Novo Nordisk Türkiye

 

Dr. Ömer Buğra Bahadır
Novo Nordisk Türkiye
Kıdemli Klinik, Medikal ve Ruhsatlandırma Direktörü

 


NOVO NORDISK, GLOBAL ÖLÇEKTE OBEZİTE, DİYABET VE NADİR HASTALIKLAR BAŞTA OLMAK ÜZERE 17 FARKLI ALANDA ÖNÜMÜZDEKİ 30 YILIN TEDAVİ YÖNTEMLERİNİ ÇALIŞIYOR. ÜLKEMİZ BÖLGESEL KLİNİK ARAŞTIRMALARIN MERKEZİ KONUMUNDA. 2018’DEN BU YANA CEZAYİR, FAS, LÜBNAN, MISIR, UMMAN VE SUUDİ ARABİSTAN’DAKİ KLİNİK ARAŞTIRMALAR DA TÜRKİYE’DEN YÖNETİLİYOR. 2024’TE TÜRKİYE’DEKİ KLİNİK ARAŞTIRMA YATIRIMLARIMIZI 2 KATINA ÇIKARDIK.

 

F. L: Klinik araştırmaların yenilikçi tedavilere hasta erişimi açısından önemini nasıl yorumlarsınız?
Dr. ÖMER BUĞRA BAHADIR: Klinik araştırmalar, yalnızca bir ilacın etkinliğini ölçmekten ibaret değildir; aynı zamanda umudu laboratuvardan hastanın hayatına taşıyan köprülerdir. Hekim olarak bizler için bu süreç, çaresizliğin sınırlarında dolaşan hastalarımıza yeni bir seçenek, yeni bir nefes sunmak anlamına geliyor. Hekimlerin %75’i klinik araştırmaların, hasta bakımı ve hastalık tedavisindeki genel gelişime katkıda bulunduğunu düşünüyor. Mevcut tedavilere yanıt vermeyen diyabet, obezite, Alzheimer ve nadir hastalıklar gibi alanlarda, henüz ruhsatlanmamış moleküllerle hastalarımıza umut olabilmek paha biçilemez bir duygu. Bu noktada klinik araştırmalar, yenilikçi tedavilere hasta erişimini mümkün kılarak hem yaşam kalitesini artırıyor hem de hekimlerin erken dönem deneyim kazanmasını sağlıyor. Klinik araştırmalar, hekimlerin bilgi birikimini artırırken, bilimi sadece izlemekle kalmayıp ona katkı sunmamızı sağlıyor. Hekimler içinse bu süreç, yalnızca yeni tedavilere katkı sunmakla kalmayıp, bilimsel gelişmeleri doğrudan hasta yaşamına yansıtma sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. Bu çalışmalar sayesinde, geleceğin tedavilerini bugünden şekillendiriyor; aynı zamanda ülkemizin sağlık alanındaki uluslararası rolünü de güçlendiriyoruz.

Ülkemizde klinik çalışma faaliyetlerinizi hangi alanlarda ve hangi iş birlikleriyle yürütmektesiniz? Tıpta ilerleme, yalnızca mevcut tedavileri uygulamakla sınırlı kalmaz; aynı zamanda yeni yollar keşfetmeyi de gerektirir. Türkiye’de yürüttüğümüz klinik araştırmalar bu anlayışla hem bugünün hem de geleceğin sağlık ihtiyaçlarına çözüm üretmeyi amaçlıyor. Türkiye’deki çalışmalarımızda diyabet, obezite ve nadir hastalıkların yanı sıra; Alzheimer, kardiyovasküler hastalıklar ve alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması gibi henüz yeterli çözüm sunulamamış alanlara odaklanıyoruz.

AIFD’nin yayımladığı son Klinik Araştırmalar Yatırım Anketi’nin çıktılarını nasıl yorumlarsınız? AIFD’nin yayımladığı son Klinik Araştırmalar Yatırım Anketi’ne göre Türkiye, klinik araştırmalar alanında çok önemli bir ivme yakalamış durumda; sadece 2023’te yatırımlar TL bazında %155, dolar bazında ise %78 oranında artarak yaklaşık 425 milyon dolara ulaştı. Türkiye’nin klinik araştırma kapasitesi ve hekim katılımı her geçen yıl artıyor. Novo Nordisk’in de katkıda bulunduğu uluslararası çalışmalar ve stratejik iş birlikleri sayesinde ülkemiz, hastaların yenilikçi tedavilere erken erişimini sağlayan ve küresel araştırma ağında stratejik bir konum kazanan bir merkez haline geliyor. Ayrıca, IQVIA tarafından hazırlanan raporda da vurgulandığı gibi, uygun stratejiler ve teşviklerle Türkiye’nin bu alandan yılda 1 milyar dolara varan ekonomik değer yaratma potansiyeli bulunuyor. Bu da hem sağlık sistemine hem de bilimsel gelişime büyük katkı anlamına geliyor ve hem sağlık sistemimize hem de bilimsel gelişimimize ciddi katkılar sunacak bir fırsat alanı yaratıyor.

Novo Nordisk’in klinik araştırma faaliyetleri içerisinde Türkiye’nin konumu hakkında neler söylersiniz? Novo Nordisk global ölçekte obezite, diyabet ve nadir hastalıklar başta olmak üzere 17 farklı alanda önümüzdeki 30 yılın tedavi yöntemlerini çalışıyor. Şirketimizin toplam 5 ülkede Ar-Ge merkezi ve 16 ülkede “Bölgesel Kinik Araştırma Merkezi” bulunuyor. Bu merkezlerden birisi de İstanbul’da yer alıyor.

2018 yılından bu yana Novo Nordisk’in, Cezayir, Fas, Lübnan, Mısır, Umman ve Suudi Arabistan’daki klinik araştırmaları Türkiye’den yönetilmekte. Bu kapsamda ülkemiz, bölgesel klinik araştırma merkezi olarak konumlanmış durumda. Bu yaklaşımla Türkiye, Novo Nordisk için stratejik öneme sahip, bölgesel bir üs haline geliyor. Bu merkezin ülkemizde konumlanması aynı zamanda ülkemizin sahip olduğu nitelikli insan kaynağına ve güçlü sağlık altyapısına duyulan güvenin açık bir göstergesi.

Şirketimizin Türkiye’de yürüttüğü klinik araştırma yatırımlarının, son bir yılda iki katına çıkarılması da Türkiye’nin bu alandaki potansiyelinin artık yalnızca fark edilmekle kalmayıp somut biçimde desteklendiğini gösteriyor. Bu sayede ülkemiz, yalnızca klinik çalışmalar yoluyla yeni tedavilere erken erişim sağlayan bir ülke olarak kalmıyor, aynı zamanda Ar-Ge yatırımlarının şekillendiği bir bölgesel karar ve üretim merkezine dönüşüyor. Bir hekim olarak bu gelişmeleri çok önemsiyorum. Artık yalnızca yeni tedavilerin uygulanmasında rol almıyoruz; bu tedavilerin geliştirilme sürecinde de aktif katkı sunuyoruz. Bu durum hem bilimsel üretim hem de hasta yararı açısından Türkiye’yi çok daha güçlü ve etkin bir konuma taşıyor.

Son beş yıl perspektifinden klinik faaliyet çalışmalarınıza ilişkin rakamsal veriler paylaşabilir misiniz? Bu rakamsal veriler ışığında, ülkemizde klinik araştırmaların geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz? Geride bıraktığımız beş yıllık süreçte klinik araştırmalar alanında hem katılım hem de etki açısından dikkat çekici bir ivme yakaladık. Son 5 yılda 693 hekimle, toplam 946 hastayı kapsayan 34 klinik araştırma gerçekleştirdik. Bu alandaki yatırımlarımızı her yıl 2 katına çıkartmayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıl bu hedefe ulaşarak toplam 148 merkezde, 570 hekimle, 462 hastayı kapsayan 23 klinik araştırma gerçekleştirdik. Halen 149 merkezde çalışmalara devam ediyoruz.

Ayrıca, Türkiye’de yer alan klinik araştırmalar merkezimiz aracılığıyla, 7 ülkede yürütülen çalışmalar kapsamında, son 5 yılda toplam 822 hekim ve 1838 hastayı kapsayan 58 uluslararası klinik araştırma gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yıl ise, toplam 694 hekim ile 477 hastayı kapsayan, 38 adet uluslararası nitelikte klinik araştırma gerçekleştirildi.

Bu sayıların arkasında istatistikten öte her biri bilimle temas eden, yeni bir tedavi umudu taşıyan insan hikâyeleri var. Türkiye artık yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda küresel ölçekte yenilikçi tedavilerin doğduğu, şekillendiği ve dünyaya yayıldığı merkezlerden biri olma yolunda güçlü adımlar atıyor. Novo Nordisk’in tüm Ar-Ge hattındaki moleküller artık burada da çalışılıyor. Bu da önümüzdeki yıllarda ülkemizin yalnızca araştırmalara ev sahipliği yapan değil, aynı zamanda yenilikçi tedavi modellerinin tasarlandığı bir merkez haline geleceğini gösteriyor.

Bu tablo biz hekimlere büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bilimin yön verdiği her yeni çalışmada bilgi ile aynı zamanda umut üretiyoruz. Türkiye’nin klinik araştırmalar alanındaki altyapısı ve insan kaynağı, bu büyümeyi destekleyecek düzeye ulaşmış durumda. Önümüzdeki dönemde klinik araştırmaların artarak devam edeceğine, Türkiye’nin bu alandaki liderliğini daha da güçlendireceğine inanıyorum. Çünkü artık araştırmaya katkı sunan değil, araştırmayı yönlendiren ve geleceği şekillendiren bir ülkeyiz.

Ülkemizde klinik çalışma süreçleri nasıl daha iyi hale getirilebilir, bu konuda neler düşünüyorsunuz? Türkiye, klinik araştırmalar alanında sahip olduğu güçlü sağlık altyapısı, nitelikli insan kaynağı ve hasta çeşitliliğiyle önemli bir bilimsel merkez konumunda. Novo Nordisk’in bölgesel merkezini Türkiye’de konumlandırması da bu potansiyelin somut bir göstergesi. Klinik araştırmalara katılan hasta ve hekim sayısındaki artış, bilimsel kapasitemizin her geçen yıl daha da güçlendiğini ortaya koyuyor. Etik kurul yapılarımız, akademik kurumlarımız ve araştırma merkezlerimiz, uluslararası standartlarda çalışma yürütebilecek donanıma sahip. Türkiye’de yürütülen çalışmalar, yalnızca bölgesel etkiyle sınırlı kalmıyor; küresel ölçekte yenilikçi tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesine de katkı sağlıyor.

Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilebilmesi için klinik araştırma süreçlerinin daha da hızlandırılması ve kolaylaştırılması büyük önem taşıyor. Özellikle etik kurul ve ruhsatlandırma süreçlerinin sadeleştirilmesi, dijital altyapının güçlendirilmesi ve gerçek zamanlı veri analizi yetkinliğinin yaygınlaştırılması, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracaktır. Bu gelişmeler, Türkiye’nin sadece bilimsel bilgiye erişen değil, aynı zamanda bu bilginin üretildiği ve paylaşıldığı merkezlerden biri olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Eklemek istedikleriniz? Novo Nordisk olarak diyabet, obezite ve nadir hastalıklar alanlarında çok güçlü bir uzmanlığa sahibiz. Bu alanlarda sahip olduğumuz miras ile yeni ciddi kronik hastalıklar alanlarında tedaviler geliştirmek için çalışıyoruz. Her yıl global satışımızın %16’sından fazlasını Ar-Ge çalışmalarına aktarıyoruz. Özellikle metabolik ve kardiyovasküler alanlarda Ar-Ge ve iş geliştirmeye yoğunlaşarak yeni teknolojilere yatırım yapıyor, stratejik iş birlikleri ve satın almalar gerçekleştiriyoruz. Yapay zeka araçları, insan kaynaklı veriler ve bilimsel sorgulama, hastalıkların daha derinlemesine anlaşılmasını ve veriye dayalı karar süreçlerinin gelişmesini mümkün kılıyor. Bu nedenle, tüm bilimsel çalışmalarımızın merkezinde bu teknolojiler yer alıyor.

Bilimin gücünü insan hayatına taşımak, hekimlik mesleğinin en kıymetli yönlerinden biri. Novo Nordisk’in liderliğinde yürütülen klinik araştırmalar, hastalarımıza yeni tedavi olanakları sunarken, Türkiye’yi küresel araştırma ekosisteminin güçlü bir parçası haline getiriyor. Bu sürecin parçası olmak, bizler için hem büyük bir sorumluluk hem de ilham verici bir yolculuk anlamı taşıyor. Türkiye’nin, Novo Nordisk’in tüm Ar-Ge hattındaki molekülleri içeren klinik araştırmalarına ev sahipliği yapması, bilimsel öncülüğümüzü pekiştirirken hekimlere de geleceğin tedavilerini bugünden deneyimleme fırsatı sunuyor. Her yıl büyüyen bu faaliyetler, yalnızca hastalarımıza değil, sağlık sistemimize ve bilimsel insan kaynağımıza da kalıcı katkılar sağlıyor. ⭐️

Comment here