FİKİR LİDERLERİ DERGİSİİLAÇ ENDÜSTRİSİÖNE ÇIKANLAR

Fikir Liderleri Dergisi; Küresel Projeksiyon: UCB Türkiye

Fikir Liderleri Dergisi yeni sayısında küresel projeksiyon altında UCB Türkiye'yi konuk etti ve değerli yöneticilerinin görüşlerini aldı.
Fikir Liderleri Dergisi yeni sayısında küresel projeksiyon altında UCB Türkiye’yi konuk etti ve değerli yöneticilerinin görüşlerini aldı.

 

Küresel Projeksiyon
UCB Türkiye

Björn Gustafsson
Genel Müdür

Bilgen Erdinç: Ruhsatlandırma Direktörü, Serap Özkurt Karaçiçek: Pazar Erişim, Sürdürülebilirlik & Dış İlişkiler Direktörü, İdil Demirci: İmmünoloji İş Birimi Direktörü, Emrah Arslan: Epilepsi & Nadir Hastalıklar İş Birimi Direktörü, Umut Engin: Finans & İnsan Kaynakları Direktörü, Bilge Şimşek: Etik & İş Dürüstlüğü Direktörü, Ebru Tedik: Tedarik Zinciri Lideri, Ceren Yıldırım: Kalite Direktörü, Aslı Elgün: İş Planlama & Yerleşik Ürünler Direktörü, Vladimir Adamis: Hukuk Direktörü


UCB, 36’DAN FAZLA ÜLKEDE FAALİYET GÖSTEREN BELÇİKA MERKEZLİ BİR BİYOTEKNOLOJİ ŞİRKETİDİR. NADİR HASTALIKLAR, NÖROLOJİ VE İMMÜNOLOJİ ALANLARINA ODAKLANARAK AĞIR HASTALIKLARLA YAŞAYAN BİREYLERİN YAŞAMLARINDA ANLAMLI FARK YARATACAK TEDAVİ ÇÖZÜMLERİ GELİŞTİRMEKTEDİR. 1990’DAN BU YANA TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN UCB TÜRKİYE, SAĞLIKTA DİJİTAL DÖNÜŞÜM VE TOPLUMSAL SORUMLULUĞU HASTA ODAKLI ÇÖZÜMLERLE BULUŞTURARAK, BİLİMDEN ÇÖZÜME UZANAN BİR DEĞER ZİNCİRİ OLUŞTURUYOR. TÜRKİYE’DEKİ ÜÇ FARKLI ÜRETİM TESİSİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN ÜRETİM, KUTU BAZINDA ŞİRKETİN TOPLAM SATIŞLARININ %99’UNA KARŞILIK GELİYOR.


 

F.L: UCB Türkiye’nin liderlik yaklaşımını, küresel stratejileri yerel uygulamalara entegre ederken nasıl bir yapı ve dengeyle şekillendiriyorsunuz?

BJORN GUSTAFSSON: Küresel stratejilerin yerel uygulamalara entegre edilmesi, hem UCB’nin vizyonunun bütünüyle anlaşılmasını hem de Türkiye sağlık ekosisteminin kendine özgü dinamiklerinin dikkate alınmasını gerektiriyor. UCB Türkiye’de biz bu dengeyi üç temel yaklaşımla kuruyoruz.

Bunlardan ilki, yerel liderliği küresel değerlerle güçlendirmek. Liderlik kültürümüz çevik ve hesap verebilir bir yapıya dayanıyor. UCB’nin küresel değerlerinden beslenirken, liderlerimizi kendi alanlarında yerelleştirme, yenilik geliştirme ve mevcut iş yapış biçimlerini gerektiğinde sorgulama konusunda desteklemeyi önemsiyoruz. Böylece stratejik tutarlılığı korurken, yerel yaratıcılığın gelişmesine alan açıyoruz. İkincisi; fonksiyonlar arası iş birliğini geliştirmek. Hem departmanlar hem de farklı coğrafyalar arasında iş birliği mekanizmaları oluşturuyoruz. Global ve yerel ekiplerle düzenli uyum toplantıları, ortak KPI’lar ve birlikte yürütülen girişimler sayesinde küresel deneyimlerin yerel uygulamalara kesintisiz şekilde aktarılmasını sağlıyoruz. Temel yaklaşımlarımızdan üçüncüsü ise yetkinlikleri geleceğe hazırlamak. Küresel en iyi uygulamaları, yerel mentorluk ve gelişim programlarıyla birleştiriyoruz. Bu sayede hem global beklentileri karşılayabilen hem de Türkiye’nin ihtiyaçlarına uyum sağlayabilen dayanıklı ve esnek ekipler oluşturuyoruz.

Bu bütüncül yaklaşım, kurum içinde nasıl bir kültür ve performans yapısı oluşturuyor?

UCB Türkiye’nin uzun vadeli başarısını şekillendiren liderlik yaklaşımımız birkaç kritik unsur üzerine inşa ediliyor. Bu unsurlardan birisi, ortak amaçta netlik. Liderliğimiz, ağır hastalıklarla yaşayan insanların yaşamını iyileştirme misyonu etrafında birleşiyor. Bu ortak amaç, her düzeyde ve tüm departmanlarda uyumu güvence altına alıyor. Bir diğeri, bütüncül paydaş etkileşimi. Stratejilerimizin yalnızca etkili değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk bilinciyle sürdürülebilir olmasını sağlamak için liderlerimiz dış paydaşlarla aktif şekilde etkileşim kuruyor. Stratejik çeviklik de bu unsurlardan birisi. Hızla değişen sağlık ekosisteminde, esnek ve uyarlanabilir bir yapı tasarladık. Bu sayede regülasyonlardaki değişikliklere, pazar dinamiklerine veya hasta ihtiyaçlarına hızlı yanıt verebiliyoruz.

Veriye dayalı karar alma ayrı bir unsur. Hem küresel hem de yerel verileri, stratejilerimizi şekillendirmek için kullanıyoruz. Bu yaklaşım kararlarımızın kanıta dayalı, ölçeklenebilir ve hem kısa vadeli performansa hem de uzun vadeli etkiye uyumlu olmasını sağlıyor. Kapsayıcı ve şeffaf kültürü de bu unsurlarla birlikte belirtmek isterim. Geri bildirimin değerli görüldüğü, farklı bakış açılarının teşvik edildiği bir açık iletişim kültürü oluşturuyoruz. Bu ortam güveni pekiştiriyor, yeniliği hızlandırıyor ve ekip bütünlüğünü güçlendiriyor.

Türkiye’nin ilaç ruhsatlandırma ekosisteminde bugün öne çıkan stratejik alanlar nelerdir ve bu alanların gelecekte hasta erişimi açısından nasıl dönüşeceği öngörülmektedir?

BİLGEN ERDİNÇ: Türkiye’de ilaç ruhsatlandırma ekosistemi ve süreçleri, hem Türkiye Sağlık Otoritesi (TİTCK- Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) hem de ilaç sektörü açısından çok kritik bir alan. Çünkü bir molekülün pazara çıkıp hastalara ulaşabilmesi, yalnızca bilimsel güvenlik ve etkililik verileriyle değil, aynı zamanda regülasyon süreçlerinin etkinliğiyle de doğrudan bağlantılıdır. Bu noktada son yıllarda stratejik anlamda önemli ilerlemeler gözlemliyoruz. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK); Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ICH (Uluslararası Uyum Konseyi), PIC/S (Uluslararası İlaç Denetim Birliği), EMA (Avrupa Birliği Ajansı) ve diğer düzenleyici otoritelerle aktif iş birliği içinde.

Uluslararası iş birlikleri ve standartlara uyum kapsamında yapılan çalışmalar ile yayınlanan regülasyonlar, ruhsat süreçlerini optimize ederken Türkiye’nin kararlarının uluslararası geçerliliğini de güçlendiriyor. Bu gelişmelerin sağlık hizmetlerinde eşit erişim hedefiyle de uyumlu olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda ruhsatlandırma sektör temsilcileri olarak, sağlık otoriteleriyle yakın iş birliği içinde çalışıyor, toplumun her kesimi için sağlıkta değer yaratma hedefine katkı sunmaya devam ediyoruz.

UCB Türkiye, değer bazlı fiyatlandırma ve yenilikçi ödeme modelleriyle; nadir ve kronik hastalıklarda hasta erişimi ve sağlık sisteminin sürdürülebilirliği konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyor?

SERAP ÖZKURT KARAÇİÇEK: Hasta erişimini hızlandıran yenilikçi modeller artık geleceğin değil, bugünün önceliği. Odağımız, sürdürülebilir sağlık sistemleri içinde yenilikçi çözümlerin hastalara zamanında ve eşit biçimde ulaşmasını sağlamak. Bu doğrultuda, erişim modellerimizi değer odaklı yaklaşımlarla güçlendiriyor; her bireyin tedaviye adil, hızlı ve güvenilir biçimde ulaşabilmesi için çalışıyoruz. Ancak geleneksel geri ödeme modelleri, bu karmaşık tedavilerin yüksek maliyetlerini her zaman karşılayamıyor. İşte burada değer bazlı fiyatlandırma modelleri devreye giriyor ve bu yalnızca maliyet kontrolü meselesi değil, aslında tüm hastaların eşit erişimini sağlamak için kritik bir araç. Tedaviye sağlanan geri ödeme, yalnızca tedavi maliyetine değil, tedavi sürecinde gerçekten sağlanan değere dayalı olarak belirleniyor. Değer bazlı fiyatlandırma, özellikle kronik hastalıklarda hayati bir rol oynuyor. Çünkü tedavi süreci uzun vadeli ve sürekli bir bakımı gerektiriyor.

Kamu otoriteleri, sağlık profesyonelleri, akademi, sivil toplum ve endüstri bir araya geldiğinde, topluma yönelik uzun vadeli ve etkili çözümler geliştirmek mümkün. Bizim önceliğimiz çok net: her birey, ihtiyaç duyduğu tedaviye eşit ve adil biçimde ulaşabilmeli. Dijitalleşme ve değer bazlı fiyatlandırma da bu vizyonu hayata geçirmek için kullandığımız en güçlü araçlarımızdan biri.

İmmünoloji alanındaki bilimsel gelişmeleri ve çözümleri sağlık profesyonelleri ile buluştururken nasıl bir stratejik yol izliyorsunuz? Bu yaklaşım, hasta değer yolculuğunu destekleyen uygulamalarınıza nasıl yön veriyor?

İDİL DEMİRCİ: UCB İmmünoloji olarak yaklaşımımız, basit ama güçlü bir ilkeye dayanıyor: İmmünolojik hastalıkla yaşayan hastadan yola çıkarız ve stratejiyi oluştururken, geriye doğru çalışırız. Sedef, psoriatik artrit ve HS gibi hastalıkların fiziksel, duygusal, sosyal etkilerinin farkındayız ve stratejimizi bu farkındalıkla şekillendiriyoruz. Amacımız, en son immünolojik araştırmalara dair derin bir anlayışı, klinik uygulamalardan elde edilen içgörülerle birleştirerek anlamlı bilimsel ilerlemeler sağlamaktır. Ancak işimiz sadece bilimle sınırlı değil. Stratejimizin kritik bir parçası, sağlık profesyonelleriyle çift yönlü bir diyalog kurmaktır. Sadece kanıtları paylaşmakla kalmıyor, aynı zamanda dinliyor, günlük pratikte karşılaşılan zorlukları anlıyor ve sunduğumuz çözümlerin gerçekten anlamlı ve destekleyici olmasını amaçlıyoruz. Hasta değer yolculuğunu desteklemek, yaptığımız her şeyin merkezinde yer alıyor. Bizim rolümüz, sağlık profesyonellerinin kişiselleştirilmiş tedavi kararlarını yönlendirebilmeleri için doğru bilgiye, kanıtlara ve araçlara erişimlerinin olmasını sağlamaktır. Sonuç olarak kendimizi, yalnızca yeni tedaviler sunan bir şirket olarak değil; daha iyi sonuçlara, yaşam kalitesinin artmasına ve hasta yolculuğunda daha bilinçli bir bakım standardına katkıda bulunan daha geniş bir sağlık ekosisteminin parçası olarak görüyoruz.

Nöroloji alanında sektör liderlerinden UCB’nin nadir hastalıklar alanındaki küresel çözümleri, UCB Türkiye’nin tedaviye erişimi güçlendirme vizyonuna nasıl hizmet ediyor?

EMRAH ARSLAN: UCB’nin global vizyonu, ağır ve nadir hastalıklarla yaşayan insanların hayatlarını dönüştürmek üzerine kurulu. Biz de Türkiye’de bu vizyonu, hasta odaklılık, tedaviye erişim, stratejik öncelikler ve uzun vadeli değer yaratma ekseninde hayata geçiriyoruz. UCB’nin nörolojideki liderliği, 30 yılı aşkın süredir epilepsi tedavisinde milyonlarca hastaya ulaşan çözümlerine dayanıyor. Dravet ve Lennox-Gastaut gibi nadir epilepsilerde geliştirilen yaklaşımlar, klinik etkinliğin yanı sıra yaşam kalitesini artırmayı da hedefliyor. Global çözümlerimiz arasında Aspire4Rare girişimi de yer alıyor. Bu program, nadir hastalıkların sağlık sistemlerinde hak ettiği önceliği alabilmesi için erken tanı, veri toplama, hasta sesinin sistematik olarak dinlenmesi ve erişim modellerinin geliştirilmesi gibi ölçülebilir hedefler tanımlıyor. Türkiye’de bu global çerçeveyi örnek alarak, hasta dernekleriyle ortak çalışmalar yürütülmesi,  iş birliği ve uyumun güçlendirilmesi ve gerçek yaşam verisi üretimi yoluyla karar vericilere destek olunması önceliklerimiz arasında yer alıyor. UCB, tedavi başarısını yalnızca klinik sonuçlarla değil, hastaların günlük yaşamlarına katkı ile ölçüyor. Hedefimiz, her hastanın ihtiyaç duyduğu tedaviye zamanında, güvenilir ve sürdürülebilir şekilde erişebilmesi.

UCB Türkiye’de çalışanların gelişimini destekleyen yetenek yönetimi yaklaşımı, finansal sürdürülebilirlik ve kültürel uyum hedefleriyle nasıl bir bütün içinde ele alınıyor? Kurum içindeki mentorluk yapıları, iç iletişim uygulamaları ve gelişim odaklı liderlik kültürü bu yapının kariyer yönetimine nasıl katkı sağlıyor?

UMUT ENGİN: UCB Türkiye’de yetenek yönetimi yaklaşımımız, finansal sürdürülebilirliği kültürel uyumla dengeleyen kapsamlı bir strateji olarak tasarlandı. Organizasyonumuzu doğru ölçekte tutmaya, geleceğin becerilerini inşa etmeye ve yetenek gelişimini uzun vadeli büyüme planlarımızla hizalamaya odaklanıyoruz. Yapılandırılmış halefiyet planlaması, hedefli gelişim programları ve veri odaklı iş gücü analizlerini bir araya getirerek, yapılan yatırımın hem iş performansı hem de çalışan gelişimi açısından ölçülebilir değer yaratmasını sağlıyoruz.

Mentorluk ve gelişim desteği kültürümüzün içine yerleşmiş durumda. Çapraz fonksiyonlu mentorluk programları, kariyer sohbetleri ve liderlik koçluğu oturumları yürütüyoruz; bu sayede çalışanların yeni fırsatları keşfetmesini ve UCB içinde gelişmesini sağlıyoruz. Şeffaf iç iletişim uygulamalarımız, çalışma arkadaşlarımızın bilgilendirilmiş ve kendi kişisel hedeflerini şirketin misyonuyla ilişkilendirebilecek durumda olmasını güvence altına alıyor. Bu gelişim odaklı liderlik kültürü, organizasyonel bağlılığı güçlendiriyor, yüksek çalışan bağlılığı skorlarında sürdürülebilirliği sağlıyor ve insanların en iyi işlerini ortaya koymaya ilham bulduğu bir çalışma ortamı yaratıyor.

Etik liderlik, iş dürüstlüğü ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda şekillenen karar alma süreçleri, UCB Türkiye’de nasıl bir organizasyonel kültür yaratıyor?

BİLGE ŞİMŞEK: UCB Türkiye’de karar alma süreçlerimizin temelini etik liderlik ve iş bütünlüğü oluşturuyor. Aldığımız her kararı yalnızca mevzuata uyum açısından değil; aynı zamanda hastalarımıza, çalışma arkadaşlarımıza ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle şekillendiriyoruz. Böylece karar süreçlerimiz hem verimli hem de sürdürülebilir bir etik zemin üzerinde ilerliyor. Şeffaflık kültürü bu yaklaşımın merkezinde yer alıyor. Kararların arkasındaki gerekçeleri açıkça paylaşarak ekipler arasında güven inşa ediyor, çalışanlarımızın sürece güvenle katkı sunmasını sağlıyoruz. Bu süreci destekleyen en önemli unsurlar ise yönlendirici yapılar. Davranış Kurallarımız, iç politikalarımız ve etik–iş bütünlüğü programlarımız, çalışanlarımıza günlük işleyişte somut araçlar sunarak, etik ilkelerin iş pratiklerimizin ayrılmaz bir parçası olmasını sağlıyor.

Son olarak hesap verebilirlik kültürü, UCB Türkiye’deki etik anlayışımızı pekiştiriyor. Liderlerimiz sorumlu davranışa örnek olurken, tüm çalışanlarımız kendi karar ve eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeye teşvik ediliyor. Bu ortak sahiplenme, etik kültürümüzün yalnızca bir hedef değil, aynı zamanda kurum içinde yaşanan bir gerçeklik olmasını sağlıyor.

Tedarik zinciri liderliği sadece lojistik değil, aynı zamanda stratejik bir denge kurmayı gerektiriyor. UCB Türkiye’de bu yapıyı nasıl oluşturduğunuzu ve sürdürülebilirliği nasıl sağladığınızı bizimle paylaşır mısınız?

EBRU TEDİK: UCB Türkiye’deki yaklaşımımız, UCB’nin küresel tedarik zinciri standartlarını yerel mükemmeliyetle kusursuz bir şekilde buluşturmak üzerine kuruludur. Her aşamada sıkı süreç kontrolleri ve sürekli izleme uygulayarak, uluslararası en iyi uygulamalar ve global ekiplerle tam uyum sağlıyoruz.
Başarılarımızın öne çıkan unsurlarından biri, güçlü yerel üretim varlığımız. Bu yapı yalnızca Türkiye ekonomisini desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda küresel uyumluluk gerekliliklerini karşılayabilme kabiliyetimizi de artırıyor. Bu stratejik denge, hayati tedavilere güvenilir ve kesintisiz erişim sağlamamıza olanak tanırken; hastalar ve sağlık hizmeti paydaşlarıyla güven ilişkisi kurmamızı da sağlıyor.

Gerçek zamanlı görünürlük sağlayan dijital araçlar ve fonksiyonlar arası ekiplerle, çevik ve dayanıklı bir tedarik zinciri organizasyonu inşa ettik.
Yerel üretim gücümüz ve küresel kaynaklarımızı bir araya getirerek, pazardaki değişimlere ve hasta ihtiyaçlarına hızla uyum sağlarken uzun vadeli hedeflerimize odaklanmayı sürdürüyoruz. Bu operasyonel model, kesintisiz tedarik sağlamasının yanında verimliliği artırarak hizmet sunduğumuz hasta ve topluluklar için kalıcı değer yaratıyor.

Kalite süreçleri UCB Türkiye için yalnızca bir gereklilik değil, aynı zamanda organizasyonel bir değer. Bu perspektif doğrultusunda global standartlara uyumu nasıl sağlıyorsunuz?

CEREN YILDIRIM: UCB Türkiye’de kalite yaklaşımımızın merkezinde her zaman hastalar yer alıyor. Amacımız, ilaçların onlara hızlı, kesintisiz ve tüm gerekliliklere uygun şekilde ulaşmasını sağlamak. Bunu başarmak için global ve yerel standartları operasyonlarımıza eksiksiz entegre ediyor, tüm paydaşlarımızla yürüttüğümüz süreçlerde hem uluslararası hem de yerel regülasyonlarla tam uyumu esas alıyoruz. Süreçlerimizi sürekli izliyor, riskleri proaktif biçimde yönetiyor ve sürekli iyileştirme kültürünü benimsiyoruz. Böylece global kalite anlayışımızı Türkiye’deki operasyonlarımızın her noktasına yansıtarak güvenilir ve sürdürülebilir bir sistem oluşturuyoruz.

Kalite ekibi olarak, global ve yerel kalite politikalarıyla uyumlu ve aynı zamanda ihtiyaçlara hızlı yanıt verebilecek şekilde çevik çalışıyoruz. İş birliği, şeffaf iletişim ve sürekli gelişim kültürü ekibimizin merkezinde yer alıyor. Birbirimizden öğreniyor ve bilgi ile deneyimimizi paylaşıyoruz; bu yaklaşım kaliteyi sadece bir süreç değil, ortak bir sorumluluk hâline getiriyor. Firma olarak kalite sistemimiz, sadece regülasyonlara uyumu sağlamakla kalmıyor, ilaçların hastalara güvenilir, zamanında ve kesintisiz ulaşmasını da garanti altına alıyor. Böylece kaliteyi hasta deneyiminin merkezine yerleştiriyor ve hem toplum hem de paydaşlarımız için sürdürülebilir değer yaratmayı hedefliyoruz. 

UCB Türkiye’nin stratejik planlama süreçlerinde risk yönetimi, dijitalleşme ve veriye dayalı karar alma yapısı kurumsal sürdürülebilirlik hedeflerinize nasıl yön veriyor?

ASLI ELGÜN: UCB Türkiye’de stratejik planlamayı üç temel unsur üzerinde kurguluyoruz: Kurum genelinde risklerin erken tanımlanması ve etkisinin azaltılması, şeffaflık ve hız sağlayan dijital araçların kullanılması ve kanaate değil kanıta dayanan karar alma yaklaşımı. Performans, etik ve sürdürülebilirlik göstergelerini sistemli biçimde izleyip raporlayarak hasta ve paydaşlar için önemli sonuçlarda hesap verebilirliğimizi güçlendiriyoruz. Ayrıca, UCB Türkiye olarak iş modeli dönüşümünü ve sürdürülebilirliği, yalnızca bir hedef değil, tüm iş süreçlerimizin ve kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olarak ele alıyoruz. Manuel raporlama süreçlerimizi otomatik ve isteğe bağlı görünürlüğe taşıyarak şeffaflığı artırıyor, kaynak israfını ve yinelemeli işleri azaltıyoruz. Bu yolculukta sürdürülebilirlik hedefi, kurumumuzun her bir üyesinin ortak önceliği haline geliyor. Güçlü yerel operasyonlarımız bu hedefi destekliyor: Bilimden çözümlere uzanan değer zinciri ve sunduğumuz ürünlerin birim bazında çok büyük kısmının Türkiye’de üretilmesi, karmaşıklığı azaltırken bulunurluğu ve kaynakların sorumlu kullanımını güçlendiriyor.

UCB, farklı ülkelerde faaliyet gösteren, global ölçekte regülasyonlara tabi bir biyofarmasötik şirket olarak aynı anda birçok hukuk sistemiyle uyumlu çalışmak durumunda. Bu çerçevede, global ve yerel regülasyonların entegrasyonu şirketiniz için kritik bir öncelik. Bu uyumu sağlama sürecinde rolünüzü nasıl tanımlarsınız? UCB’nin farklı regülasyon sistemleri arasında sürdürülebilir uyumu sağlamak için benimsediği yaklaşımı ve politikaları nasıl değerlendirirsiniz?

VLADIMIR ADAMIS: Benim rolüm, global çerçevede belirlenen bu standartların Türkiye’de doğru ve etkin şekilde uygulanmasını sağlamak; regülasyon uyumunu yalnızca bir kontrol mekanizması değil, aynı zamanda iş süreçlerimize yön veren stratejik bir unsur haline getirmek. UCB olarak, tüm faaliyetlerimizde geçerli yasa ve düzenlemelere eksiksiz uyumu vazgeçilmez bir ön koşul olarak görüyoruz. Küresel ve yerel düzenlemeleri, sektör normlarını ve yerleşik iş yapış biçimlerimizi bütünleştiren bir çerçevede çalışıyor, her zaman en yüksek standartlarla tam uyum sağlıyoruz. Bu yaklaşım yalnızca mevzuata uyumu garanti etmekle kalmıyor; aynı zamanda güvenilirliğimizi ve farklı pazarlardaki uzun vadeli sürdürülebilirliğimizi de güçlendiriyor. UCB’nin global politikaları, uyumun ötesine geçerek proaktif risk yönetimini, paydaşlarla güvene dayalı ilişkileri ve yerel farklılıkları dikkate alan çözümleri içeriyor. Bununla birlikte çözüm odaklı ve hasta merkezli bir bakış açısıyla, yerel iş dinamiklerini ve kültürel farklılıkları dikkate alarak faaliyet gösterdiğimiz toplumlara taahhütlerimizi hukuka bağlı kalarak yerine getiriyoruz.⭐️

 

Comment here