5 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu ve Doç. Dr. Ömür Aydın, koronavirüs salgının astım hastalığı ile ilişkisi ve astım hastalığı ile ilgili dikkat edilmesi gerekenler hakkında uyarılarda bulundu.
Bu yılki teması ’’Astım Ataklarına Son’’ olan 5 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle Kronik Havayolu Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı (GARD) Türkiye Koordinatorü Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu ve Türk Toraks Derneği Astım ve Allerji Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Ömür Aydın, koronavirüsün salgının astım hastalığı ilişkisini değerlendirirken, astım hastalığı belirtisi ve tedavisi hakkında açıklamalarda bulundu. Astım hastalığı hakkında farkındalık oluşturmak için yapılan açıklamada, hastalıkla ilgili ülkemizde her türlü tedavinin olduğuna vurgu yapıldı.
Tüm dünyayı etkileyen COVID 19 pandemisinin astımla ilişkisini değerlendiren Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, “Bilindiği gibi koronavirüs solunum yolunda tutulum ve onun oluşturduğu yakınmalarla seyretmektedir. Benzer şekilde astım da solunum yollarının bir hastalığıdır. Astımlı hastaların bu olağanüstü dönemi olabildiğince az etkilenerek geçirmeleri için ’Uluslararası Astım Rehberleri’nin bazı önerileri olmuştur.” dedi.
DEZENFEKTANLARIN AŞIRI KULLANIMI ASTIM ŞİKAYETLERİNİ ARTIRABİLİR, BU NOKTADA DİKKATLİ OLUNMALIDIR
Uluslararası Astım Rehberleri’nin önerilerini açıklayan Prof. Dr. Gemicioğlu, “Astımlı hastalar; kortizon da içeren spreylerini kullanmaya devam etmeli, gerekirse kortizonun iğne veya hap formlarını almalıdırlar. Virüsü diğer hastalara ve sağlık çalışanlarına yayma riskini azaltmak için nebülizatör denilen ve astım ilaçlarını buhar formuna dönüştüren cihazların kullanımından ve solunum fonksiyon testi yapımından kaçınılmalıdır. Tüm toplumda olduğu gibi astımlı hastalar da hijyen stratejileri ve kişisel koruyucu ekipman kullanımı hakkında; Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığımızın enfeksiyon kontrolü önerilerine uymalıdırlar. Dezenfektanların aşırı kullanımının astım şikayetlerini artırabileceği akılda tutulmalı ve bu noktada dikkatli olunmalıdır.” şeklinde konuştu.
ASTIM NASIL BİR HASTALIKTIR VE BELİRTİLERİ NELERDİR?
Astım hastalığının belirtileri ve tedavisine değinen Prof. Dr. Gemicioğlu, “Astım, akciğer içi havayollarında mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının daralması sonucu ortaya çıkan müzmin (kronik) bir akciğer hastalığıdır. Astım tekrarlayan ve ataklar halinde gelen nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı/hışıltı/ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Dünyada yaklaşık 335 milyon, ülkemizde de yaklaşık olarak 4 milyon astım hastası bulunmaktadır. Astımın görülme sıklığı yıllar içinde giderek artmaktadır. Astım tedavisinin amacı hastalığın kontrol altına alınmasıdır. Uygun ilaç tedavisinin verilmesi ile astım belirtileri kontrol altına alınabilmektedir. Astım tedavisi ulusal ve uluslararası uzmanlarca hazırlanan bazı rehberlerin önerilerine göre yapılmaktadır. Rehberler 2019 yılında güncellenmiştir. Uluslararası ve ulusal astım rehberindeki en önemli yenilik nefes açıcı ilaçların artık astım tedavisinde tek başına kullanılmaması, mutlaka asıl tedavi edici ilaç olan inhaler kortizon ile birlikte alınmasıdır.” diye konuştu.
ÜLKEMİZDE BU HASTALIĞIN TEDAVİSİ İLE İLGİLİ GEREKLİ HER TÜRLÜ İLAÇ VE MALZEME BULUNMAKTADIR
Prof. Dr. Gemicioğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır. Uygun ilaç tedavisiyle astımlılar iş ve okul dâhil günlük yaşamlarına, hastalık nedeni ile herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı soluk alma yolu (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır ve bu yolla daha az yan etki ile direk hava yollarında istenen tedavi edici etkiyi oluştururlar. Özel cihazlarla verilirler. Tedaviye başlanırken bu özel cihazların kullanım şekli mutlaka hastalara gösterilmelidir.”
ASTIMLI HASTAYI BEKLEYEN RİSKLER NELER?
Astımlı hastayı bekleyen riskler konusunda bilgilendirmeler yapan Doç. Dr. Ömür Aydın ise, “Astım tedavisinin hedeflerinden biri gelecek risklerin önlenmesidir ki bu kapsamda kastedilen astım ataklarının ve solunum fonksiyon kayıplarının önlenmesidir. Bilindiği üzere astım hastalığı ataklar ile seyretmektedir. Sigara dumanı, çamaşır suyu, allerjenler, viral enfeksiyonlar, stres gibi tetikleyici faktörlerle karşılaşmak ve/veya verilen tedaviye hastanın uyumsuzluğu bu atakların başlıca nedenleridir. Hızlı tanı ve uygun tedavi ile çoğu astım atağı başarı ile yönetilebilir. Ancak sık ve ağır atak geçiren, atak nedeni ile sık acil başvurusu ve hastane/yoğun bakım yatışı öyküsü olan astım hastalarında ataklar ölümcül seyredebilir. Bu nedenle atak oluşmadan önlenmesi önem taşımaktadır. Astımın doğru tedavisi, hastalık kontrolünü, atakların önlenmesini ve bu da astıma bağlı ölümlerin önlenmesini getirecektir. Astım ataklarının bir diğer sonucu hastanın her atak sonrasında solunum fonksiyonlarında küçük kayıpların olmasıdır ki uzun dönemde bu durum hastalara artmış nefes darlığı olarak yansıyacaktır. Tüm bu nedenlerle astımlı hastalar atak geçirmeden korunmalıdır ve bu amaçla hem tetikleyicilerden korunma hem de tedavi uyumsuzluğuna yönelik girişimlerde bulunulmalıdır.” açıklamasında bulundu.
ASTIM TEDAVİ İLE KONTROL ALTINA ALINABİLEN BİR HASTALIKTIR
Astım hastalığının takibinin nasıl olacağına ilişkin konuşan Doç. Dr. Aydın, “Diğer bütün kronik hastalıklar gibi astım da düzenli hekim kontrolü gerektirir. Bu kontroller hastalığın kontrol altına alınmasını, atakların önlenmesini, tedavinin düzgün sürdürülmesini ve ilaçların yan etkilerinden hastaların korunmasını sağlar. Hastalara verilecek yazılı eylem planı bu konuda hekimlere ve hastalara faydalı olacaktır. Sonuç olarak, astım tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu kontrolün sağlanmasında astımı arttıran faktörlerin belirlenmesi, bu faktörlerden korunmanın sağlanması ve düzenli takip altında tedavinin sürdürülmesi önem taşımaktadır. Hastaların ilaçlarını doktorunun önerdiği şekilde kullanmasının, sigarayı bırakmanın ve obez hastaların kilo vermesinin, sağlıklı ve dengeli beslenmenin, düzenli egzersiz yapmanın, solunan ortam havasını temiz tutmanın astımın kontrolünü kolaylaştırdığı gösterilmiştir. Astımlı hastalar yaşamlarını uygun tedavi ile nefes darlığı, hışıltı, öksürük gibi yakınmaları hissetmeden ve aktiviteleri kısıtlanmadan astımsız biri gibi sürdürebilir.” ifadelerini kullanarak, sözlerine şöyle devam etti: “Sağlık Bakanlığı, Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği işbirliği ile hazırlanan bu basın bildirisi ile daha önceki yıllarda Mayıs ayının ilk Salı günü olarak belirlenen ancak bundan sonra 5 Mayıs olarak kararlaştırılan Dünya Astım Günü etkinliklerinin bir parçası olarak, astım hastalığı hakkında bilgilendirme yapmak istedik. Sağlık Bakanlığı ve Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği olarak, GARD Türkiye çerçevesinde, tüm hekimleri, kamu yetkililerini, ulusal örgütleri ve ulusal ve yerel medyayı birlikte çalışmaya davet ediyoruz’’.