BİR KONU BİR KONUKEDİTÖRÜN ÖNERİSİFARKINDALIKFİKİR LİDERLERİ DERGİSİİLAÇ ENDÜSTRİSİKİŞİSEL GELİŞİMPAZAR SOHBETLERİSAĞLIKSOSYAL MEDYASOSYAL SORUMLULUK

Nev-i Şahsına Münhasır: Bir İnsan, Bin Hikaye!..

Bir insan, Bin Hikaye!

Farkındalık… Kişisel Gelişim… Şu anda en sıklıkla duyduğumuz iki başlık. Pandemi kelimesinden bile daha sık duyar olduk. Neden mi? Araştırmalar insanların mutsuz, huzursuz, karamsarlık anlarında yoğun sıkışmışlık hissine sahip olduğunu gösteriyor. Ne yaşadığının tam adını koyamayan “Bilinçli Kişi” sorgulamaya başlıyor. Hayatımda neler oluyor? Oysaki sadece dışarı çıkmıyorum? Gibi pek çok soru… İşin aslı kişi dışardan uyaranlar kesildiğinde, dikkati kendi üzerinde yoğunlaşıyor. Kişi bu odağı bozmadan süreci doğru yönetebilir ve bilinçli seçimler yapmayı seçerse yaşamak istediği hayatı inşa edebilir, bu güce sahiptir.

Koçluk, dünyada en hızlı büyüyen ikinci çalışma alanı, birinci sırada bilişim teknolojileri (IT) var. Teknoloji dünyasında veriler havuzunda yüzerken, değerlerini, özgüvenini, özsaygısını, amaçlarını, hedeflerini kısaca kendisini unutan insanlar bir arayış içerisine girdiler. Pandemi bu arayışı hızlandırdı pek tabi. Yaşanılan haya- tın dengesini değiştiren bazen pandemi, bazen bir hastalık ve belki de sevdiklerimizin kaybı olabilir.

Ne hissederiz o anlarda? Titanik gibi buzdağına çarpmak? Lastik patladı, yokuş aşağı hızlanıyor mu araba?..

“Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor” dediğinizi duyar gibiyim.

Tutamadım kendimi, sormak istiyorum. Filmdeki başrol kimin? Siz misiniz başrol? Yoksa Kendi filminizde figüran mısınız?

PARDON… KENDİMİ TANITMADIM…

Berrin Demirezer ben. Anne ve babamın biricik ikinci kızı, ablamın sağ kolu, iki muhteşem prensesin teyzesiyim. 19 yıl kurumsal hayat sürecinde aldığım kişisel gelişim, liderlik ve yöneticilik eğitimleri Koçluk eğitimlerine başlamamın önünü açtı. 2015 yılında Koçluk Temel Eğitimlerini ve 2018 Yılında bir üst eğitim olan sertifikasyon eğitimlerini tamamladım. O günden bugüne özenle güncelleyerek sahip çıktığım hayat amacımı ve tutkularımı yaşamaya, hem de bu alanda Bireysel Koçluk vermeye devam ediyorum.

Bunun yanı sıra Türkiyenin en yenilikçi, amaçlarını hedeflerini, önceliklerini her daim güncel tutan dijital ajansı Digidea’da yönetici olarak çalışıyorum.

Biraz önceki film karesine geri dönersek…

Sizi kimseyi suçlamadan, kendi hayatının sorumluluğunu almış, her yeni güne kendisinin bir üst versiyonunu oluşturmak ve “…” için uyanan muhteşem bir insan ile tanıştırmak istiyorum. (Boş bıraktım, filmin sonunu şimdiden söylemek istemedim).

Her şey yolunda, alışılmış düzende… Doğuyor, büyüyor, okula başlıyor, son derece başarılı, üniversite eğitimini de tamamlanıyor, azimli, hırslı ve sevgi dolu… Bu sevgi Aşk’ı da sunuyor ve evleniyor… Bu arada iş hayatı da gayet yolunda, kariyer basamaklarını emin adımlarla çıkıyor…

“BİR GÜN VÜCUDUNDA ACI HİSSEDİYOR, HASTANE SÜRECİ… VE ONKOLOJİK ENDİKASYON TANISI ALIYOR”

(Bu kısmı hemen geçiyorum izninizle, hem anlatıp derinleştirirken sürecin enerjisini büyütmemek hem de muhteşem bir insandan ve konudan odağımızı dağıtmamak için).

Bizler duygusal, zihinsel, ruhsal ve fiziksel olarak bir BÜTÜN’üz ve bu dörtlünün birinin bozulması diğerlerini de etkiler; DENGE’miz bozulur.

O’nun da DENGE’si bozuldu. Sorguladı, “Neden Ben?” dedi, tanı-tedaviyle eşleşen tüm internet sayfalarını okudu. Biraz eksik biraz fazla “en fazla 3 ay” ömür kesilip biçiliyordu yazılarda.

“DÜZENİM BOZULUR, HAYATIM ALTÜST OLUR DİYE ENDİŞE ETME!
NEREDEN BİLİYORSUN HAYATININ ALTININ ÜSTÜNDEN İYİ OLDUĞUNU…”

Şems Tebrizi

Berrin: Tanı konuldu ve tedaviye başladınız, ya sonra?..

Begüm: Kabullenmedim! ama sonra duruluyor ve her aşaması farklı anlam kazanıyor.

Cümledeki derinliği sizler de duydunuz değil mi? Hemen “kabullenme” konusuna bir açıklık getirmek isterim. Kabullenilen şey hayatın sunduğu bu paket.

Süreçle birlikte değerleriniz sıralamasında nasıl bir değişiklik oldu?

Bana o kadar çok şey kattı ki, saatlerce hiç susmadan anlatabilirim.

Yüzünde kocaman bir gülümseme, ışıldayan gözlerle ufka bakar gibi, güçlü bir vurguyla söylüyor bu cümleyi, müthiş…

Hep çalışkan, özgüvenli, tuttuğunu koparan bir yapım vardı. Doğayı, hayvanları hep çok sevdim. Merakım, görev bilincim ve iş sorumluluğum çok yüksekti. İşkoliğimdir hatta. Yapılması gereken her ne iş ise en iyi şekilde yapılmalı ve tamamlanmalıydı.

Peki neler değişti? “Şefkat” ilk sıraya yerleşmiş gibi duyuyorum…

Her ne iş ise evet yapılır ve tamamlanırdı, AMA farkettim ki kendimi çok hırpalamışım ve bunu hiç farketmemişim. Bunu hep doğal süreç olarak kabul etmişim.

Şimdi; önce kendime, bedenime olan şefkatim ilk sırada… Kendimi, bedenimi, duyularımı çok seviyorum ve her an şükrediyorum. An’ı yaşamanın keyfini çıkarıyorum. Bir şeye dokunmak, hissetmek, kokusunu içime çekmek, lezzetini tatmak, tınısını dinlemek en çok huzur duyduğum şeyler…

Bakış açımı genişlettim; her ne iş ise doğru planlamayla yapılır, tamamlanır. Hırpalamadan ve hırpalanmadan. Beklediğim, beklenildiği gibi olmama ihtimali de var (-Bu yeni).

Doğayı evimin terasına taşıdım diyebilirim. Toprakla uğraşırken içimdeki gücü daha çok hissediyorum. Toprağın çiçeklerimi, yeşil bitkilerimi, saksıda yetiştirdiğim çileğimi nasıl beslediğini, minicik fideden nasıl muhteşem bitkilere dönüştürdüğünü izlerken, beni de şefkatle, huzurla dönüştürdüğünü hissediyorum.

Üç kedim var, evdeki varlıkları en büyük şükürlerim içerisinde. Hep severdim, yeni dönemimde evimin dışındakileri için de her gün düzenli yürüyüşümde ceplerimde taşıdığım mamaları veriyorum, hatta arabamda hep mama var. Bir gün beslemediğimde eksikliğini hissediyorum.

Yaptığım çoğu şey eylem olarak daha önceyle aynı, farkı ise; içerisinde daha çok şükür, daha çok sevgi, hissetme, kabullenme var. Önceliklerimi belirledim, listemde olmayanlarla ilgilenmiyorum. Geçmiş hayatımı seviyorum, oldukları yerde bıraktım. Şu AN ve gelecek planlarımla ilgileniyorum.

Hayatın içerisinde her şey var ve biliyorum ki her şey sonsuza kadar sürmeyecek. Hayatımı kabullendim ama asla kanseri sahiplenmedim, uğurlama zamanı geldi artık, bunu hep söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim, çok şey kattı bana

NEDEN BEN?” SORGULAMASINDAN,
BANA ÇOK ŞEY KATTI” MİNNETTARLIK EVRESİNE GELMEK…

İçinizde sizi harekete geçiren sesle iletişiminiz nasıl? Ne söylüyor size?

O kadar güçlüyüm ki… Bu süreçte ne kadar güçlü olduğumu farkettim ve öğrendim. Kendimi her türlü zorluğun, karmaşanın üstesinden geçebilecek güçte hissediyorum. Bu güç sadece zorluk aşmak için değil, hayat enerjimi de besliyor. Bu hayatta her şeyin bir amacı var, boşuna karşılaşmıyoruz. Önemli olan içindeki öğretiye odaklanmak. Aldığım her nefesin kıymetini biliyorum ve nefes aldığım sürece yapamayacağım şey yok benim.

Güçlüyüm, şükürler olsun… İlk okuduğum yayınlardan sonra 2 ay ömrüm var demiştim. 4,5 yıl yani 1643 gün geçti. Bu yaş (36) ve bu evre(4) için 80 üstü kemoterapi alarak bilimsel yayınlara geçecek vaka olabilirim. Tedavimi takip eden sevgili doktorlarım için de kemoterapiye hiç ara vermeden alan tek kişisiyim.

Klinik çalışmalarda gördüğümüz yaşam süreleri yüzdesel olarak tek basamaklı olsa dahi, sağlıklı olarak hayatına devam eden kişi için bu oran otomatik olarak yüzde yüz olacaktır. Ben de bu %100 grubunun içinde olduğumu hayatın tadını çıkararak göstereceğim.

Çalışma sonuçlarındaki aritmatik ortalama verilerinden ayrışan, en farklı değere sahip olup standart sapmanın yüksek olmasını sağlayan kişiyim ben…

İçinizde sizi durdurmaya çalışan bir ses var mı? O sesle iletişiminiz nasıl?

Kendimi iyi hissetmediğim, modumun düştüğü zamanlar tabi ki oluyor. Kimya mühendisiyim, analitik yönüm test sonuçları öncesinde beni zorlar, çünkü kendimi ne kadar iyi de hissetsem; rakamsal bir sonuç görmek, bir kanıt görmek istiyorum. Sonuç güzel gelirse benden mutlusu yok, dünyalar benim oluyor, farklıysa bu süreci de en doğal haliyle yaşamaya izin veriyorum kendime, üzülüyorum, ağlıyorum, sonra sakinleşiyorum, tekrar toparlıyor ve kabullenme tarafına geçiyorum. Sonra kaldığım yerden geleceğime bakarak yürümeye devam ediyorum. Bu yolculukta hangi aşamada zamanınızın yüzde kaçını kullandığınız önemli, Ben hep şu an ve geleceğime odaklıyım.

Daim olsun… Keyifle ve büyük bir hayranlıkla dinliyorum anlattıklarınızı… Hatta siz hep anlatın…

Neden böyle dediğimi birazdan ben de anlatacağım…

Koçluk seanslarımda müşterilerime şu soruyu sorarım, Örneğin; sevgili (ismi) müşteri, hayatında rollerin, sorumlulukların; ebeveyn olmak, evlat-çalışan-yönetici-dost-sevgili-eş, adına her ne diyorsan, olmasaydı, sabah ne amaçla uyanıp yatağından kalkardın? Hayatının amacı nedir?

Bu soruyu sorduğumda çoğunlukla derin bir sessizlik olur. Ardından gelen cevaplar çoğunlukla gerçekleşmesi hedeflenen aksiyonlar ve sonuçlarıdır. Maddi olarak uygun konuma gelip gayrimenkul almak, dünya seyahatine çıkmak, 3. yabancı dili öğrenmek gibi.

Hayat amacı; kişinin hedeflerini de kapsayan, bunun yanı sıra kişinin hayatında konforlu yaşamasının çok ötesinde sahip olduğu vizyon ve misyonu ile arkasında bıraktığı izdir. Bu iz ismin önündeki sıfatlardan bağımsız, büyütülmek istenen amaca hizmet eder. Örneğin; küçük bir esnaf olan Ahmet Amca ile holding patronu Mehmet Amca’nın hayat amacı okuma imkanı olmayan çocuklara eğitim imkanı sağlamak olabilir.

Peki, sizin hayat amacınız nedir?

Bundan 4,5 sene önce olsaydı, en basit saf haliyle mutlu bir hayat yaşamak derdim. Şu an bu süreçte farklı bir yolculuğum var. Fark yaratmak ve değer katmak kavramlarını sadece işim için kullanırken, bu süreçte hayatımın içine aldım. Yaşadığım değişim ve dönüşümün bende kalması sadece benim, ailemin veya en fazla iş arkadaşlarımın biliyor olması “bilgi paylaştıkça büyür” felsefeme uymazdı, bu bilginin bir şekilde kullanılması gerekiyordu.

“Kullanılmayan bilgi yüktür” der Yunus Emre…

Keşfedilenler iç dünyamızdaki anlam tablosunun yap-boz parçaları gibidir. Her biri yerini bulmaya başlar. Bazı yerler boş kalır. İşte bu boşluklar keşfedilenleri paylaşma, anlatma isteğini tetikler.

Anlattıkça, keşfettiklerimiz, öğrendiklerimiz bir nevi dönüşür ve başka yeni bir şekle bürünür adeta. İşte kırılım noktası tamda burasıdır; dinleyicisinden anlatana tekrar ulaşan yeni bilgi her bir taraf için besleyicidir ve yap-boz tablosundaki yerine tam yerleşir.

Ben de yaşadığım süreçleri paylaşmak, eldeki klinik kanıtlara inat, seçimlerimizle onkolojik tanı alınmış olsa dahi aktif-mutlu-huzurlu yaşanabileceğini göstermek istedim. Bu amaçla “Kanserinasılyendim” sosyal medya hesabı açtım. Önce ben kendime yendiğimi söyledim ve kabul ettim, şimdi de paylaşmaya başladım.

İşte bu yüzden siz hep anlatın, demiştim…

Yeni tanı almış veya bir süredir bu şekilde yaşayan tüm onkolojik hastalara umut olmak istiyorum. Yalnız olmadıklarını, hayattan kopmadan yollarına devam edebileceklerini göstermek istiyorum.

Kanseri yendi; Youtube kanalı açtı!
Begüm Tezel: Kanserinasilyendim Youtube kanalı açtı.

Hasta olmak zor ve fakat hasta yakını olmak daha zor, hep vurguluyorum. Bu işin psikolojik süreci pozitif ve olumlu yönde yönetilirse emin olsunlar devamı da güzel geliyor. En büyük kanıtı benim.

Hekimlerimle birlikte en uygun medikal tedavi-spor-beslenme programını seçmeye çalışıyoruz, ben de özenle uyguluyorum. Her uygun zamanımda yeni çalışmaları, uygun konuları okumaya ve araştırmaya devam ediyorum. Ne mutlu bana ki bu bilgiler artık sadece bende kalmıyor, paylaşıyorum ve takip edenler de faydalanıyor.

Her gün yüzlerce mesaj geliyor. Bu tarifsiz bir mutluluk, takipçilerime karşı kendimi sorumlu hissediyorum. Şu an bir pet sonucum ya da kan sonucumu beklerken, kendime şunu diyorum; Begüm sadece kendin için değil, diğer hastalar için de iyi bir haber vermelisin… Artık bakış açım böyle hayata ve sürece…

Kötü bir şey de olabilir… Bunun da doğal olduğunu, onun da ayrı bir süreci ve öğretisinin olduğunu ve tedavisinin planlanarak hayatıma devam edeceğimi göstermek istiyorum.

Şu anda her adımımı hem kendim hem de hasta ve hasta yakınlarına bilgi vermek adına değerlendiriyorum, bir insana dokunabilmek eşsiz bir mutluluk. Hep bir şeyler yapacak enerjim var. Bu hastalığın tedavisi bulunana kadar, ben araştırmalarımı yapmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya, fark yaratıp değer katmaya devam edeceğim.

Söyleşimizin en başından beri söyleyeceğim, tuttum kendimi. Şu AN’ın doğru zaman olduğunu hissediyorum. Sürecin en başından şu ana kadar göstermiş olduğunuz CESARET, KARARLILIK ve AZİM için sizi yürekten TEBRİK etmek istiyorum ve çok TAKDİR ediyorum.

Merak ettiğim çok başlık var; seçimimi “Hayal” ve “Tutku” olarak yapıyorum. Hayalleriniz ve tutkularınız nelerdir?

Hayallerim hep sağlıkla ilgili. Sağlık olmayınca gerisinin boş olduğunu öğrendim ben. Hayalim; her onkoloji hücresinin vücudumdan yok olduğu, tertemiz ve sağlıklı bir insan olarak yaşamak istiyorum. Bu benim için bulutların üzerinde uçmak gibi. Bu hayalimi gerçekleştirmek için planlamalarımı yaptım, doğru yoldayım biliyorum, kanıtlarım da yakında gelecek, inanıyorum.

Tutkularıma gelince; canlı, içinde hayata dair kıpırtı olan her şeye tutkuluyum diyebilirim. Güneş, deniz, doğa, toprak…

Eşimle yürüyüş yaptığımızda ağacın altına oturup kuşları dinlemek…Eşsiz…

Ve işim… İlaç sektöründe çalışıyorum. Amacımız insanlara sağlıklı bir hayat sürmelerine yardımcı olacak hizmetler sunmak. Benim hayat amacımla da eşleşiyor. Süreç boyunca kısa süreli raporlar aldım, ama işimi hiç bırakmadım, hep çalışmaya devam ettim. Çünkü işimde de dokunduğum, temas ettiğim nokta insan sağlığı. Yaptığım işin, sunduğum hizmetin, işim aracılığıyla kurduğum ilişkilerin bu süreçte beni hep pozitif desteklediğini yaşayarak hissettim. Bu nedenle daha iyisini yapmak adına hep tutkuyla çalışmaya devam ettim.

Harika… Ve son sorum; önerdiğiniz kitaplar nelerdir ve kitaplar dışında farkındalığınızı geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

Beğendiğim kitaplar:
Plasebo Sensin – Joe Dispenza
Düşünce Gücüyle Tedavi – Louse Hay
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı – Mark Manson
Yüreğime Yolculuk – Anita Moorjani
İyileşme Mucizesi Kanserde Tam Remisyon – Kelly A. Turner
Her Şey Zihinde Başlar – Jack Addington, Corneila Addington

Kitap okumanın yanı sıra, meditasyon, enerji çalışmaları, imgeleme, AN’ı yaşamama ve hissetmeme yardımcı olacak her adımı seve seve kabul edip uyguluyorum.

İyi örnekler bulmaya çalışıyorum neler yapmışlar.
1 kişi benim için yeterli, 1 kişi yaptıysa ben zaten yaparım, yapmadıysa da ilk olacağım!..

Sonrasını sizlere bırakıyoruz. Eğer Begüm’ün hikayesini merak ediyorsanız siz de hesaplarını takip edebilirsiniz:

Instagram: https://www.instagram.com/kanserinasilyendim/
Youtube: https://www.youtube.com/channel/UClQb_aGvLOLU20h5TMq8AfA

Yorum yaz